Türkiye iş dünyasına özel olarak tasarlanıp hayata geçirilen ‘Yetenek Yönetimi Araştırması’, yeni arayış ve trendlerin, ekonomide son dönemde yaşanan dalgalanmalarla birlikte, ülkenin yetenek havuzu üzerinde oluşturduğu etkileri ortaya koydu.
Yenilikçi araştırma projeleriyle dikkat çeken FutureBright Research ve yetenek yönetimi alanında hizmet veren GeneX Corporate işbirliğiyle gerçekleştirilen ‘Yetenek Yönetimi Araştırması’, yalnızca yetenekleri keşfedip bünyelerine katmak isteyen şirketler için değil, ülkenin yetenek havuzunun son durumunu merak eden tüm taraflar için dikkat çekici sonuçlar sunuyor. Ocak-Mart 2024 döneminde gerçekleştirilen araştırma, Türkiye iş dünyasına özel olarak tasarlanması, konunun tüm taraflarının bakış açılarını yansıtması ve tematik kapsamı itibariyle alanında ilklerden biri konumunda.
Türkiye’nin önde gelen hızlı tüketim, perakende, teknoloji, e-ticaret, finans şirketleri ile holding bünyelerinde görev yapan insan kaynakları yöneticileri ve 25-39 yaş arası yeteneklerin yanı sıra ‘yetenek avcısı’ danışmanlarla yapılan derinlemesine görüşmelere dayanan bu niteliksel araştırma, hem ülkenin dönemsel koşulları hem de yeteneklerin bu yeni koşullar altındaki gelecek arayışlarına ilişkin zihin açıcı içgörüler sunuyor.
Araştırmayı tasarlarken, şirketlerin son dönemde iyice şiddetlenen yetenekleri elde tutma ihtiyacını esas almakla birlikte, yeteneklerin kendileri ve hedefleri hakkındaki güncel fikirlerini öğrenmek amacıyla da yola çıktıklarını söyleyen GeneX Kurucu Ortağı Behiye Ersin Arsan, çalışma kapsamında yeteneklere ve şirketlere eşit mesafede durduklarını özellikle belirtti. Araştırmanın üzerinde dikkatle çalışılmaya değer pek çok sonuç sunduğunu kaydeden Arsan, elde edilen çıktıların farklı sektörlerden şirketler tarafından özelleştirilerek yetenek yönetimi stratejilerine baz oluşturmasını hedeflediklerini ifade ediyor: “Bu kapsamlı ve geniş spektrumlu çalışmanın yetenek yönetimi işini dünya standartlarında ele almak isteyen tüm kişi ve kurumlarla buluşmasını ümit ediyoruz.”
FutureBright Kalitatif Araştırmalar Genel Müdür Yardımcısı Ebru Özdemir Taşdiken ise, çalışmanın başında kendilerine, “İş dünyasında ilerlerken terazinin bir kefesine anne şefkatini, diğerine yeni deneyimlere yelken açma tutkusunu koyan yetenekler tam olarak ne istiyor?”, “Belirsizlik karşısında şirketler, hangi uygulamalara başvuruyor?” gibi sorular sorarak işe koyulduklarını söyledi. Araştırmanın dikkat çekici sonuçlarından birinin, bir süredir esmekte olan girişimcilik rüzgarının bir ölçüde dinmesi ve yeteneklerin ‘güvenli liman’ olarak gördükleri kurumsal şirketlere yönelmesi olduğuna vurgu yapan Taşdiken, yeteneklerin bir gözünün ‘gig ekonomisi’ olarak adlandırılan esnek çalışma modelinde olduğunu da not etti. Taşdiken ayrıca, içinde bulunduğumuz yeni koşulların yeteneklerin tercihlerine yansımalarını daha iyi anlamak üzere yaptıkları çalışmadan elde edilen içgörülerin, iş dünyasına ışık tutacak güncel bir rehber olacağını ifade etti.
Araştırmanın önemli sonuçlarından biri, beyaz yakalı olmanın yetenekler için havalı bir şey olmaktan çıkmış olması. Bunun temel sebeplerinden biri, Türkiye’de beyaz yakalı olmanın karşılığının eskisi kadar alınamadığına yönelik gittikçe yaygınlaşan kanaat. Daha açık bir ifadeyle, beyaz yakalıların maaş seviyeleri, şirketlerin sunduğu yan haklar ve statü sembolleri yeteneklerin gözünde cazibesini hızla kaybediyor.
Öte yandan, çoğu yetenek için beyaz yakalı olmanın bedeli, kendisi olmaktan, özgürlük ve özgünlüğünden vazgeçmek anlamına geldiği halde, beklentiler ve elde edilenler, göze alınan bu kişisel maliyetleri artık karşılamıyor. Haftanın beş günü 09.00 – 17.00 mesaisi, bitmeyen toplantılar, alınamayan kararlar, iş yerinde karşılaşılan kısıtlamalar ve adalet hislerini zedeleyen hiyerarşi ayrıcalıkları, özellikle genç yetenekleri kaçıran faktörlerin başında yer alıyor. Konu hakkında yorum yapan bir yetenek, “Benim için haftanın beş günü işe gitmek hapse girmekten farksız” diyor söz gelimi.
Yeteneklerin gözü dışarıda
Araştırmanın bir başka önemli çıktısı, Türkiye’de son döneme gündeme gelen beyin göçü gerçeğini yeteneklerin bakış açısından teyit ediyor. Sosyo-ekonomik koşullar, yetenekler için yurtdışında çalışma seçeneğini gittikçe daha cazip bir hale getiriyor. Konu hakkında yorum yapan insan kaynakları yetkililerine göre, etki alanını kaybetmeden daha yüksek bir refaha kavuşmak isteyen yeteneklere yurtdışından da yüksek bir talep var. Konu hakkında konuşan bir yetkili, “Türkiye’de özellikle dijital yetkinlikteki işgücünü istihdam etmek zor” dedi.
Bu durum, Türkiye’de faaliyet gösteren şirketleri yetenekleri bulmak ve elde tutmak açısından gittikçe daha çok zorlarken, yeteneklerin yurtiçi kariyer seçeneklerini de biçimlendiriyor. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre, yetenekler Türkiye’de kalmayı tercih etseler bile, kendilerine daha sonra yurt dışının kapısını açacak seçeneklere, başka bir deyişle global ve çok uluslu şirketler ile faaliyetleri uluslararası alana yayılmış yerli şirketlere öncelik veriyorlar.
’’Ayrılsak da dost kalalım’’
Bu yeni gerçeklerin farkına varan şirketler çözüm olarak, kaybettikleri veya kaybetmeleri muhtemel yetenekleri tümüyle yitirmemenin yollarını arıyor. Ayrılığın kaçınılmaz olduğu durumlarda şirketler, yetenekleri, kendi çalışanı olmasalar bile ekosistemleri içinde, ‘gig ekonomisi’ koşullarıyla tutmaya çalışıyor. Bunun mümkün olmadığı koşullarda ise, gelecekte yeniden çalışabilmek beklentisiyle dostça vedalaşma, yeteneği tedarikçi, müşteri ya da en azından şirket hakkında olumlu sözler söyleyecek bir ‘marka elçisi’ olarak kazanmak gibi seçenekler devreye alınıyor.