Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muharrem Özen, İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara ilişkin, “Hastanelerin ve mülteci kamplarının bombalanması uluslararası hukuka aykırıdır. İsrail’in bu eylemleri, uluslararası ceza mahkemesince soykırım niteliğindedir. Başkenti Kudüs olan ve 1967 öncesi sınırın esas alındığı bağımsız bir Filistin devletinin kurulma vakti gelmiştir. Bir an önce ateşkes ilan edilmeli. Açlığa, susuzluğa ve her türlü yardıma muhtaç kalan sivillerin mağduriyeti giderilmeli” dedi.
Hukuk kliniklerine ilişkin de bilgi veren Dekan Özen, dünyada çok az üniversitede bulunan klinikler aracılığıyla, toplumun dezavantajlı hukuki bilgiye ihtiyaç duyan kesimine ulaşmayı amaçladıklarını aktardı.
Adalet Bakanı Tunç, konuşmasının başında öğrencilerle, geleceğin hakimleriyle, savcılarıyla, avukatlarıyla, hukukçularıyla birlikte olmaktan memnuniyet duyduğunu dile getirdi. Bakan Tunç, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin köklü bir tarihi olduğunu ve nitelikli eğitimi sayesinde de kalitesinden söz ettirdiğini belirtti.
“Adalet kavramını, sizin oturduğunuz sıralarda tanıdık”
Adalet kavramı hakkında konuşan Bakan Tunç, “Okulumuzun yetiştirdiği öğrenciler, derslere katılan öğretim görevlileri, bugüne kadar ortak bir hukuk eğitimi mirası oluşturdular. İnanıyorum ki, burada olan birçok kardeşimiz de ileride çok iyi yerlere gelecek, vatanımıza, milletimize faydalı işlere imza atacaktır. Adalet kavramını tam olarak, sizin oturduğunuz sıralarda tanıdık. Öğrendik ve değerini özümsedik. Neden adaletin mülkün temeli olduğunu bu sıralarda içselleştirdik. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ idealindeki, insanı yaşatmanın yolunun adaletten geçtiğini hukuk fakültelerindeki kıymetli hocalarımızdan öğrendik” dedi.
“Hukukçu kimliğimizden taviz vermememiz gerekiyor”
Adalete olan bağlılıktan ödün verilmemesi gerektiğini vurgulayan Bakan Tunç, “Nerede olursak olalım, hangi görevi yapıyorsak yapalım, taviz vermememiz gereken şey hukukçu kimliğimiz olmalıdır. Adalete olan bağlılığımızdan hiçbir şekilde ödün vermememiz gerekir. Hukukçu olmak; dili, ırkı, dini, inancı ne olursa olsun herkese eşit şekilde davranmayı gerektirir. Sizlerin de bu bilinçle hareket ederek çıktığınız bu yolu başarıyla taçlandıracağınıza eminim” diye konuştu.
Dünyanın dört bir yanında meydana gelen olaylarda yaşanan adaletsizliklere, eşitsizliklere tanıklık ettiklerini ifade eden Tunç, Filistin’de planlı bir şekilde yürütülen kıyımlara şahit olduklarını söyledi. Adaleti amasız, fakatsız herkes için eşit bir kavram olarak öğrendiklerini söyleyen Bakan Tunç, geçmişten aldıkları mirasın böyle olduğunu, devredecekleri mirasında bu şekilde olacağını ifade etti.
Hukuk kliniklerinin önemi ve faydaları hakkında konuşan Bakan Tunç şu ifadelere yer verdi:
“Atmış olduğumuz adımlardan biri, hukuk eğitimindeki önemli bir uygulama modeli olan hukuk klinikleri projesidir. Hukuk klinikleri; öğrencilere teorik bilgileri pratiğe dönüştürme fırsatı sunan, hukuki becerilerin geliştirilmesine odaklanan önemli bir eğitim modelidir. Hukuk klinikleri ile hukuk fakültesi öğrencileri, adliyelerde hâkim ve savcılarla bir araya gelerek teoride öğrendiklerini uygulamada pekiştirme fırsatına, daha meslek hayatına başlamadan, öğrenciyken sahip oluyor. Bu klinikler sayesinde, öğrenciler gerçek hukuki sorunlarla yüzleşiyor ve bu sorunları çözme yeteneği kazanıyor. Aynı zamanda öğrenciler; mahkeme içindeki davranışlar, müzakere becerileri, hukuki araştırma, yazma pratiği ve dava hazırlığı gibi konularda gerçek hayatta karşılaşılan sorunlarla nasıl baş edeceklerini öğreniyorlar. Böylece bu klinikler, geleceğin hukukçularının; donanımlı ve etkili birer hukukçu olmasına önemli katkılar sunuyor.”
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 13 Kasım 2023 tarihinde hukuk fakültesi eğitim gören 260 öğrencinin teoride aldıkları bilgileri adliyelerde tecrübe ettiklerini söyleyerek, “Ankara Batı Adliyesi, Malatya Adliyesi, Gaziantep Adliyesi ve Adana Adliyesi ile iş birliği halinde Ankara Üniversitesi, İnönü Üniversitesi, Gaziantep Üniversitesi ve Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültelerinden öğrencilerimizle bir yola çıktık” dedi.
“Adalete erişimi güçlendirmek için attığımız adımlardan biri hukuk klinikleri uygulaması olmuştur”
Öğrencilerin daha önceden kadın hakları, çocuk hakları, engelli hakları ve yaşlı hakları konularında çalışmalarda bulunduklarını ifade eden Tunç, “Bu kez, deprem hukukunu da çalışmalarımız arasına ekledik. Yani, deprem gibi felaketlerin ardından ortaya çıkabilecek uyuşmazlıklarda yapılması gereken hususlara yönelik vatandaşlarımıza temel bilgiler verdik. Deprem bölgesindeki yaralarımızı sarmak ve orada yaşayan vatandaşlarımızın hak kayıplarının önüne geçerek adalete erişimi daha da güçlendirmek amacıyla attığımız adımlardan biri hukuk klinikleri uygulaması olmuştur” ifadelerine yer verdi.
Hukuk eğitimi alanında kaliteyi artırmaya yönelik reform yaptıklarını ifade eden Tunç şunları söyledi:
“Eğitim kalitesini akademisyen kadrosunu güçlendirerek hukuk eğitiminin özellikle lisans düzeyinde çok daha kaliteli olması noktasındaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Tabi hukuk fakültesi bittikten sonraki sürecini önemsiyoruz. Hukuk fakültesini tamamlayan bir kardeşimizin artık bundan sonra bir ön elemeden geçmesi gerekiyor hukuk fakültesini tamamlayan bir kardeşimiz artık 2024 yılından itibaren hukuk meslekleri giriş sınavına girmeden avukatlık stajına başlayamayacak hakim savcı yardımcılığı sınavına giremeyecek dolayısıyla hukuk mesleklerine giriş sınavını önemsiyoruz.”
“Geçen yıl 12 milyon dava sonuçlanmış ve karar verilmiş”
Tek gayelerinin adaletin tecellisini en layık şekilde ortaya çıkarmak olduğunu belirten Bakan Tunç, “Son zamanlarda özellikle adalete güveni sarsmak devlete güveni sarsmak için bir takım kötü örnekler öne çıkarıldı. Geçen yıl 12 milyon dava sonuçlanmış ve karar verilmiş. 12 milyon davanın sonuçlandığı bir ülkede birkaç hatalı karar öne çıkarılarak bütün yargının töhmet altında bırakıldığında üzülerek görüyoruz. Tabii ki hatalı kararlar yargı içerisinde olabilir bunun düzeltilmesi mekanizması da elbette ki yargın içerisinde var. Biz iki dereceli sistem istinaf sistemine 2016’dan beri devreye koyduk. İstinaf var, temyiz var, bireysel başvuru hakkı var, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden doğan haklar var. Dolayısıyla bu süreç içerisinde yargının hatalı kararları elbette ki yine yargı içerisinde düzeltilebilir ama birkaç kararı cımbızla ortaya çıkarıp işte yargı böyle işte adalet böyle şeklindeki karalamalarında yargıya güveni maalesef zedelemeye yönelik bir çaba olduğunu görüyoruz buna da hiçbir zaman müsaade etmeyiz” dedi.
“Demokrasinin yanında duran, milli iradenin yanında duran bir yargı sistemimiz vardır”
Geçmiş dönemdeki yargılanmaları hatırlatan Bakan Tunç, “Özellikle Türk yargı sisteminin ne tür süreçlerden geçtiğini hepimiz görmemiz gerekiyor. Özellikle 1960 darbesi gerçekleştiğinde darbeciler meşru hükümeti silah zoruyla devirdiğinde, demokrasiye darbe vurduğunda, o günün yargısı nerede durmuştur. Genç hukukçularımızın bunu görmesi lazım, bunu hatırlaması lazım. O günün hukukçuları darbe mağdurlarının hakkını savunmamıştır, darbecileri yanında durmuştur. Yine 12 Eylül’de de aynı şekilde, 28 Şubat’ta da aynı şekilde hep darbe mağdurları yargılanmış ve idama mahkum edilmiştir. Ama darbecilerin yanında duran, onlara anayasa yazan hukukçular vardır. Böyle sınavlardan geçmiştir Türk yargısı. Ama 15 Temmuz’a gelindiğinde darbecilerin yanında değil darbe mağdurlarının hakkını savunan, darbecileri millet adına soruşturan bir yargıyla karşı karşıya kaldı. Demokrasinin yanında duran, milli iradenin yanında duran bir yargı sistemimiz vardır, biraz da hazmedilemeyenin bu olduğunu görüyoruz” ifadelerine yer verdi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un hitaplarının ardından program fotoğraf çekimiyle sonlandı. İHA