Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

BATEM 91 yaşında

BATI AKDENİZ TARIMSAL ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (BATEM) 91. KURULUŞ YILDÖNÜMÜ VE ENSTİTÜ EMEKLİLERİNE VEFA ETKİNLİĞİ, AKSU YERLEŞKESİNDE BULUNAN TARIMSAL ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ’NDE KUTLANDI.

BATI AKDENİZ TARIMSAL ARAŞTIRMA

Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü (BATEM) 91. kuruluş yıl dönümü ve Enstitü Emeklilerine Vefa Etkinliği, Aksu yerleşkesinde bulunan Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nde kutlandı. Etkinlikte konuşan Antalya Valisi Hulusi Şahin, enstitü arazilerinin kısmen yapılaşmaya açıldığını ve bunlara müsaade etmemek için gayret gösterdiklerini belirterek, “Toprak Koruma Kanunu’nu sıkı bir şekilde uyguluyoruz. Tarım arazilerinde değil doğru araziyle sanayide de yer almak istiyoruz. Avrupa Birliği bütçesinin yarısını tarıma ayırıyor. Milli güvenlik meselesi oluyor” dedi.

91 yıl önce Aksu yerleşkesine tarımsal araştırma yapmak amacıyla kurulan BATEM, kuruluş yıl dönümünü, Enstitü Emeklilerine Vefa Etkinliği düzenleyerek kutladı. Program, yaşamını yitiren enstitü çalışanlarını yad etmek amacıyla Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. BATEM’in geçmişten günümüze kadar tarımsal araştırmaları anlatan kısa filmin ardından konuşmalar yapıldı. Türk Halk Müziği mini konseriyle eğlenen yaklaşık 130 enstitü emekçisine ve katkı sağlayan kurum yöneticilerine plaketleri takdim edildi.

Programa, Antalya Valisi Hulusi Şahin, BATEM Müdürü Dr. Abdullah Ünlü, TAGEM Daire Başkanı Doç. Dr. Davut Keleş, Aksu Kaymakamı Ahmet Hikmet Şahin, Antalya Tarım İl Müdürü Şakir Fırat Erkal, ATB Başkanı Ali Çandır, Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Mustafa Erkan katıldı.

185 adet çeşitle Türk tarımına hizmet etmeye devam ettiklerini belirten BATEM Müdürü Abdullah Ünlü, “Uzun yıllar yarıma yön vermeye çalışmış bir kurumuz. 1 Nisan 1933 yılında Enstitü’müz kurulmuş. Farklı 5 tane araştırma enstitünün yıllar itibariyle, bölgede yapılan çalışmalar itibariyle birleşerek bugünlere geldi. 2004 yılında BATEM ismini aldı. Bünyemizde; meyvecilik, sebzecilik, süs bitkileri, tarla bitkileri, gıda teknolojisi, toprak su kaynakları, biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklar olmak üzere 275 personel ve 41,5 dekar örtü altı, 2203 dekar açık alanda faaliyetini sürdürmektedir. Akdeniz bölgesi endemik bitkiler yönünden çok zengin. Burada tıbbi aromatik bitkiler yönünden güçlenerek çalışmalarımıza devam ettik. Bugün burada çok çalışan ve emekli olan büyüklerimiz var. Geçmişten günümüze 185 adet çeşit tescil edilmiş. Bunların 94’ü meyvecilik adına ülkeye getirilmiş ve ticarete konu olmuş bitkiler. Sebze ve süs bitkileri biriminde de ciddi çalışmalar gerçekleştirilmiş. Ülkemiz 2000 yılından önce sebze tohumculuğunda yüzde 10’larda iken bakanlığımızın başlatmış olduğu çalışmalarla şu anda kendi kendimize yetebilecek sebze tohumculuğu üretimi yapmaktayız. Yazlık ve kışlık sebzelerde de başarılı çalışmalar yapılmaktadır. Tıbbı aromatik bitkilerde de 185 adet çeşitle Türk tarımına hizmet etmeye devam ediyoruz. Yaptığı tüm ar-ge faaliyetlerimizi göz önüne alırsak ülke ekonomisine ciddi anlamda katkı sağlayan enstitümüz günümüzde yetiştiriciliği yapılan turunçgiller çeşitlerinin yüzde 80’ini, nar çeşitlerinin yüzde 85’ini, susam çeşitlerinin yüzde 70’ini, yer fıstığının yüzde 80’ini, tropikal meyvelerin tamamında sektöre kazandırmıştır. BATEM tarım işletmeciliğinin kazançlı hale gelmesi ve tarımın ülke ekonomisine katkısını artırmak amacıyla her biri konusunda uzman araştırıcı teknik personel ile çalışmalara devam etmektedir” dedi.

“Tüketimin arttığı tarımın önem kazandığı bir dönemdeyiz”

TAGEM Daire Başkanı Doç. Dr. Mustafa Keleş, “Her şeyin çözümü vardır ama açlığın çözümü yoktur. Bunu geçmiş yıllarda yaşanan örnekler bize bunu gösteriyor. Pandemi de bu durum kendini apaçık ortaya koymuştu. En son yaşanan Rusya-Ukrayna savaşıyla da ne kadar stratejik bir durum olduğunu paranız dahi olsa bazı tarım ürünlerini alamayacağımızı göstermiştir. Tarımın gıdanın insanları tetiklemede ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Enstitülülerimiz de çok başarılı çalışmalar yapılmaktadır. Enstitülerimizin arazileri çok kıymetli olduğu için valimizden himayelerini istiyoruz. Zamanında bu araziler bataklıktı şehirlerin büyümesiyle birlikte bu araziler çok değerlendi. Çünkü tarım alanları daralıyor nüfus artıyor. Eskiden tabağımızda bir tür varken şimdi birkaç çeşitle yetinmiyoruz. Yılın 12 ayı domates görmek istiyoruz. Tüketimin arttığı, tarımın önem kazandığı bir dönemde bunu ancak verim ve kaliteyi artırarak iklim değişikliğine hazırlıklarımızı yaparak ARGE mızı yapmalıyız” şeklinde konuştu.

“Antalya artık kahve üretecek”

Cumhuriyetin bataklıkları kuruttuğunu kaydeden Antalya Valisi Hulusi Şahin, “19. Yüzyılın başında 400 milyon olan dünya nüfusu 20. Yüzyılın başlarında 1 milyara çıktı. Bugün 8 milyar. İnsanlık tarihi boyunca 1 milyara 5 bin yılda ulaşan nüfus, sadece 100 sene içinde 8 katına çıkıyor. Bu nüfusu beslemek lazım. Bu nüfus eskiden hububatla bir şekilde besleniyordu ama artık beklentiler ve taleplerde çok değişti. Cumhuriyet kurulduğunda Türkiye 13 milyonluk bir ülkeydi. Tarım toplumuydu ama tarımı da son derece verimsiz yapıyordu. Şimdi 90 milyonu besliyoruz. Burada sadece besleme yapmıyoruz. Aynı zamanda ciddi tarımsal üretim yapıyoruz ve satıyoruz. 1,2 milyar dolar Antalya’nın ihracatı var. Bu üretimimizin yüzde 25’ini teşkil ediyor kalanı iç piyasaya gidiyor. Antalya zamanında sıtmadan kırılan bir memleket. Bataklıklarla arazilerin önemli bir kısmı kullanılamıyor. Antalya’nın düz ovasında insan yaşamıyor. Sıtma ve bataklık var. Cumhuriyet öncelikle bataklıkları kurutuyor. Buraların ıslah edilip tarıma kazandırılmasıyla büyük bir mesafe kat ediyoruz” dedi.

Vali Şahin konuşmasını şöyle tamamladı:

“Tarımsal ürün üretmek yeterli değil. Bunu verimli yapmak lazım. 1950 yılından sonra tarımda makineleşme başladı. Ürünlerde de çeşitlilik arttı. 3 bin yıl önce insanların yedikleri meyveleri biz yemiyoruz. Domates ve patatesi bizim dedelerimiz bilmiyor. 300 yıllık bir hikayeleri var. Yakın zamanda ülkemize geldi bu ürünler. Tarım çok hızlı değişen ve dönüşen bir sektör ve siz o değişime ayak uyduramazsanız çok ciddi sıkıntıya giriyorsunuz. Antalya’da daha kaliteli daha verimli daha değerli ürünler bulduk ve onlar üzerinden gelir temin ediyoruz. Dünyada sebze üretiminde Antalya olarak söz sahibiyiz. Bu enstitü ve büyük kuruluşların emeklerine borçluyuz. Yeşil adalar, muhteşem dağlar ve harika deniz. Bunların üçü bir araya gelince dünyanın cenneti Antalya. Eğer yeşil adaları yok edersek portakal bahçelerini kesip beton havuzları yaparsak bu şehre yazık ederiz. Enstitü arazileri kısmen yapılaşmaya açıldı. Bunlara müsaade etmemek için bizlerde gayret veriyoruz. Toprak Koruma Kanunu’nu sıkı bir şekilde uyguluyoruz. Tarım arazilerinde değil doğru araziyle sanayide de yer almak istiyoruz. Avrupa Birliği bütçesinin yarısını tarıma ayırıyor. Milli güvenlik meselesi oluyor. Pandemide gördük varsa sen de doyuyorsun. Küresel bir kriz geliyor ama fırsat da geliyor. Enstitü kahve deniyor. Belki de Antalya artık kahve üretecek.”