Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Gülten İmren
Gülten İmren

BİZ SADECE BAĞIRIRIZ

Bir söze başlarken sıkça kullanırız “sözüm meclisten dışarı” beni istediğiniz gibi anlayabilirsiniz. Sözüm bazıları için meclisten dışarı, bazıları için ta meclisin içine. Şu günlerde İsrail zulmü tüm insanlığın dilinde. Filistin’in ahı gitmiş, vahı kalmış. Ateşkes, barış, rehine takası, dünyanın gözünü Mısır’a çevirme… Bunlar gerek insanlık gerekse vicdan adına hiçbir şey anlatmıyor. Aklımızda kalan bombalanan okullar, hastaneler, yardım konvoylarına açılan ateşler… Aklımızda bunlar kaldı. İsrail’in yayılmacı politikaları var oldukça bugün Filistin, yarın Suriye hiç belli olmaz İran veya başka ülkeler. Dünya tohum piyasasına hâkim olan İsrail, bir çok ülkeye koyacağı tohum ambargosuyla o ülkenin tarımını bitirebilir.

Bu haftaki yazımda sizlere yaptığım bir araştırmayı ilginç bulduğum için aktarmak istedim. 46 yıllık evliyim. Eşimle zaman zaman İzmir’e gideriz. Ne zaman Akhisar Kayalıoğlu köyünden geçsek, köyde bulunan en yüksek yani 3 katlı binayı göstererek “Bak benim okulum, bu yüksek bina” derdi. Her İzmir seyahatimizde bunu söylerdi. Kayınpederim DDY’de çalıştığı için o köyde bulunmuşlar ve Kayalıoğlu köyünde ilk okul 2 ve 3. sınıfı orada okumuş. Yine bir İzmir dönüşü eşime sürpriz yaptık, ana yoldan köyün içine girdik, onun okuluna geldik. Okul gerçekten mükemmel bir yapı ancak terk edilmiş ve bahçesine başka okul yapılmış. Eşim eski okulunun etrafında dolaştı, ağlamaklı oldu. “Okulun bodrum katına inemiyorduk, çok korkuyorduk” deyince hayli dikkatimi çekti ve ben de etrafı dolaştım. Kapısı kapalı olan okulu çok merak etmiştim. Okulun giriş kapısının üzerinde mermerden yapılmış tabelanın resmini çektim ve araştırdım. Eşimin 65 yıl önceki iki yıl okuduğu okul bir Yahudi Ziraat okulu olduğunu öğrendim.

Okul inşaatı 1905 yılında tamamlanmış. Bu okulun yapımından önce İzmir Bornova’da bahçeli bir tarım okulu yapılmış. Bu okulun 60 civarında Yahudi öğrencisi mevcut. Tarım arazisi yeterli olmadığı için 1900 yılında Akhisar Kayalıoğlu köyünden Çakıroğlu çiftliği satın alınır. Buraya Or Yahuda yani diğer adıyla Kayalıoğlu Tarihi Ziraat Okulu inşaatı 1905 yılında tamamlanır. 28 bin dönüm yani 575 hektar arazi üzerine bir tarım kolonisi kurulur. Burada demir atölyesi, saban atölyesi, marangozane, tahıl ambarı, peynir imalathanesi, şarap mahzeni, ipek böcekçiliği, bağcılık, zeytincilik ve hayvancılık yapılıyor. Okul Fransızca eğitim veriyor ve 3 yıl eğitim süresi sonrası uzmanlaşmak isteyen öğrenciler iki yıl daha eğitim görüyor. Uzmanlık okuyan öğrenciler botanik, mekanik, jeoloji, kır ekonomisi ve arazi ölçümü gibi dersler alıyor. Okul Fransızca’nın yanı sıra İbranice ve Türkçe öğretiliyor.

Okulun asıl amacı 19. yüzyılda Fransa’da yaşayan Yahudilerin Doğu’da geri kalmış Yahudi topluluklarını maddi manevi açıdan geliştirmek için çeşitli dernekler kurmaları. Alliance, İsraelker, Colonization, Association… Bu derneklerin en önemlilerinden biri (JCA). Bu dernekler Osmanlı topraklarında, İran’da ve Kuzey Afrika’da 60 okul kurmuşlar. İlk Yahudi tarım okulu ise 1870 tarihinde Sultan Abdülaziz döneminde Filistin’de Mikve İsrael adıyla kurulmuş. Daha sonra Jewish Association Colonization tarafından İstanbul’da Mesila, Hoşada, Eskişehir’de Mamure, Silivri’de Fethi Köy, Balıkesir’de Tekfur ve ardından Akhisar Or Yehuda okulunu kurmuşlar. Okulda 8 bölümden oluşan 600 dönümlük bir bağ alanı kurulduğu ve her bölüme ünlü bir Yahudi’nin ismi veriliyor. Okulun öğrenci sayısı 450’ye kadar çıktığı ve Türk öğrenci alımı yapıldığı belirtilirken bunlar Doğu Avrupalı fakir Yahudi çocukları idi. (JCA) derneği Rusya ve Doğu Avrupa ülkelerinden Yahudilerin kitlesel göçünü kolaylaştırmak ve onları Kuzey Amerika, Kanada, Güney Amerika, Arjantin, Brezilya ve Osmanlı İmparatorluğu’nda kurulan tarım kolonilerine yerleştirme amacıyla kurulmuş bir dernek.

Or Yahuda Tarım Okulu Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrası her kurumda olduğu gibi burada da sıkıntılı günler başlıyor. Bazı müzakereler sonunda Osmanlı askeri birliği 1915 Nisan’ında 150 asker ve 200 atla buraya geliyor ve okul binasına yerleşiyor. Okul yönetimi bu durum karşısında İzmir Alman Konsolosu Gutlav Humbert’i ziyaret ediyor. Konsolos olayı bir telgrafla İzmir Valisi Rahmi Bey’e bildiriyor ve askeri birlik okulda 50 gün konakladıktan sonra okulu terk ediyor. Bu okulun hakkında daha yazamadığım o kadar çok bilgi var ki anlatamam.

Kısacası adamlar yayılmacı bir politikaya sahip. Daha 19. yüzyılda başlamışlar, 1870’li yıllarda içimize girip ziraat okulları açmışlar. Daha o günlerden belli değil miydi bunların dünya tarımına hâkim olacağı? Henüz bir karış toprakları yokken sürgünlerde bulunan Yahudileri eğitip üretime yönlendirmesi sizce de tesadüf mü? Hiç sanmıyorum. Rusya, Kanada, Amerika, Doğu Avrupa, Güney Amerika, Arjantin, Brezilya… Buralardan Yahudileri toplayıp eğitim vermenin çok kolay olacağını zannetmiyorum. Demek ki mücadele edersen başarılamayacak bir iş yoktur. Yahudilerin yaptıklarından bunu çıkartıyoruz. Değişik ülkelere 60’tan fazla okul kuran dernekler, birlik olmanın ne anlama geldiğini de çok güzel özetliyor. Bu dernekler sadece Türkiye’de 5 okul açmış, beşi de ziraat okulu.

Peki şu anda tarımda neredeyiz? İyi değilsek nedenlerini araştırıyor muyuz? Bilmiyorum ama şunu biliyorum: Çiftçiler hele son aylarda ürettiğini satamıyor, satsa da para kazanamıyor, ürününü yollara döküyor. Bu en doğal protesto hakkı ama yapamıyor. “Mazot ve diğer girdiler çok pahalı” diyor. Tüm bunların yanı sıra hiçbir çiftçimize bilimsel eğitim verilmiyor, babadan ne gördüyse öyle devam ediyor. Daha da olmasa on dönüm tarla ya da 5 inek satıp şehre gelip asgari ücretle bir işe giriyor. Biz tarımı bilinçli yapmazsak, çiftçiye gerekli desteği sağlamazsak meydanlarda daha çok “Açız” diye bağırırız. Büyüklerimizin bir sözü var: “Balık baştan kokar” diye. İşi ehline vermezsen çok çabuk yanılırsın.

Geçmişteki Tarım Bakanlarımıza şöyle bir baktım: Hüsnü Ziya Gökalp – Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi, çok güzel. Sami Güçlü – İktisatçı. Mehdi Eker – Veteriner. Mustafa Kalemli – Tıp Doktoru. Vefa Tanır – Tıp Doktoru. Hasan Ekinci – Orman Mühendisi. Mehmet Halit Dağlı – Lise Mezunu. Ersin Taranoğlu – Devlet Mühendislik Mimarlık. Nami Çağan – Hukuk Prof. Osman Pepe – Makine Müh. Veysel Eroğlu – Çevre Müh. Faruk Çelik – Yüksek İslam Enstitüsü. Ahmet Fakıbaba – Genel Cerrah. Bekir Pakdemirli – İşletme Fak. Vahit Kirişçi – Çukurova Üniversitesi Ziraat Fak. İbrahim Yumaklı – İktisatçı.

Şimdi yazdığım 14 Tarım Bakanından sadece 2 tanesi Ziraat Fakültesi mezunu. Şimdi diyeceksiniz sayın bakanların ekibi var, danışmanları var, soracağı kişiler hayli fazla. Ne olursa olsun işi ehli daha iyi bilir. Eşimin iki yıl eğitim gördüğü okuldan bakın nerelere geldik.

Kalın sağlıcakla.

 

YORUMLAR

Bir adet yorum var

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER