Bu haftaki yazıma güzel araştırmalar yaparak hazırlanmıştım ancak 7 Aralık Pazar günü haber bültenlerini dinlerken bütün havamı kaybettim. İstanbul Çekmeköy’de bir eve uyuşturucu operasyonu yapmak için giden polis ekibine evden ateş açılarak Emre Albayrak isimli bir polis kardeşimiz vuruluyor. Hastaneye kaldırılan Albayrak, tüm müdahalelere karşın kurtulamıyor ve şehit oluyor. Polis kardeşimize Allah’tan rahmet, polis teşkilatı ve yakınlarına başsağlığı dilerim.
Olayın ardından yapılan bir açıklama gerçekten düşündürücü: 72 ilde yapılan operasyonlarda 970 uyuşturucu satan kişi gözaltına alınmış. Arkadaş, Emre Albayrak’ın şehit edilmesini mi beklediniz? Daha önceleri de Cumhuriyet tarihinin en büyük Narko Kapan operasyonu diyerek Ankara’da 525 torbacıyı gözaltına alınmıştı. Bunlardan kaçı içeride acaba? Kısacası, bazılarına cennet gibi bir ülkeyiz.
Hangi konuyu ele alacağımı şaşırıyorum. Örneğin, ülke bekarlar cenneti ama bekarları hiç rahat bırakmıyorlar. Tutturmuşlar evlenin diye, bir de ilginç teklifler sunuyorlar. Aile yılı nedeniyle evlenecek gençlere 48 ay vadeli 150 bin lira kredi veriliyor. Nikah ücreti alınmıyor, isterlerse gelinlik ve damatlık desteği veriliyor. Ardından “üç çocuk yapın” deniliyor. İş isteyene neler deniliyor gerçekten bilmiyorum. Çocuklar nasıl, hangi şartlarda büyüyecek onu da bilmiyorum. Evlenecekleri Allah mutlu etsin.
Bakın, şu gerçeği de hatırlamamız gerekiyor: Sağlık Bakanlığı asgari ücretle çalışacak temizlik elemanı için sınav açıyor. Alınacak eleman sayısı 3.500, başvuru sayısı 1 milyon 600 bin. Daha da önemlisi, başvuranların bir milyonu üniversite mezunu. Hadi yapın 3 çocuk, görelim.
Çok önemli konulardan biri de ülkemiz eğitim cenneti. Bakanlık, tarikatlar… O kadar mücadele ediyorlar, eğitimi bitiremediler. Hiçbir şey de yapmadılar değil, yavaş yavaş hedeflerine yaklaşıyorlar ama sonunu getirebilirler mi bilemem.
Hani şu İstanbul Erkek Lisesi’nden bahsediyorum. Bu utanmazlığı yapanlar için eskiden çok söylenirdi ancak günümüzde sorsan hiç kimse hatırlamaz: Veliler çocuğunu okula kaydettirince öğretmene şöyle söylerlerdi: “Eti senin, kemiği benim.” Şimdi lise çağındaki kaç yavrumuz bu sözü duymuş olabilir? Eskiden tek ayak vardı, cetvel vardı, daha olmasa cetvelin keskin tarafı olurdu. Bunların yapılması taraftarı olduğumu zannetmeyin ancak taciz etmeye kalkanlar kadar taciz edilenler de bizim yavrularımız. Kısacası, eğitimimizi sil baştan yapmaya mecburuz.
Bir öğretmen derste öğrencileri tarafından taciz ediliyor ve sosyal medyada paylaşılıyor. Dedim ya, eğitim cenneti. Sadece bu kadar mı? Değil tabii ki.
Hiç kimse inkar edemez: Ülkemiz bir tarım cenneti. Zira bir çok ülkeyi kıskandıracak ekilebilir tarım arazimiz var, tam 24 milyon hektar. Bu güzelim arazilerimize karşın Rusya’dan, Ukrayna’dan buğday, ayçiçeği, ayçiçeği yağı, küspe, soya fasulyesi; Brezilya’dan kahve ve sığır; Kanada ve Kazakistan’dan kırmızı mercimek; Meksika ve Hindistan’dan nohut; Azerbaycan’dan 4.500 ton şeker pancarı alıyoruz.
En tuhafı, çiftçinin yüzünü güldüren tütün alıyoruz. Tütün! Manisa ovasında bir karış toprak boş kalmayana kadar tütün ektiğimiz, özellikle gece saatlerinde lüks ışığında kırılan tütün zamanında ovalara yeni şehirler kurulmuşçasına bir görüntü… Sonrası tütüne konan kota ve dışarıdan alımlarla yabancı çiftçilerin dostu oluverdik.
Az kalsın unutuyordum: Kazakistan, Mısır ve İran’dan patates alıyoruz. Geçtiğimiz yıl sadece yaş sebzeye verdiğimiz para 86,4 milyon dolar. 24 milyon hektar arazimiz var, yetmiyor, gidip Sudan’dan arazi kiralıyoruz. Parasını verdiğimiz halde hiçbir şey ekmiyoruz. Bulgaristan’dan saman alıyoruz.
Bulgaristan dedim de aklıma geldi: Bulgaristan’da vergiler arttırılınca Bulgarlar ayaklanıp alınan kararı geri çektirmişler. Bulgarlar bizi pek ilgilendirmiyor aslında. Bizi hiçbir şey ilgilendirmiyor ama ben yine de yazayım, eş dost haberdar olsun.
Haberdar olmanız gereken şu konuyu da aktarayım: Eskiden büyükşehir belediyeleri AK Parti yönetiminde iken vakıflara para aktarıyorlardı. Şimdi ne oldu diye merak ediyor musunuz? Hiç merak etmeyin. Eskiden belediyelerin yaptığını şimdi hükümet yapıyor. Adlarını açıklamadığı vakıf ve derneklere büyük transferler gerçekleşiyor.
Buna göre Ocak ve Eylül döneminde bütçeden 8 milyar 121 milyon 462 bin lira aktarılmış:
- Şubat ayında 254 milyon 843 bin
- Mart ayında 839 milyon 676 bin
- Nisan ayında 2 milyar 999 milyon 364 bin
- Mayıs ayında 7 milyar 615 milyon 439 bin
- Haziran 848 milyon 737 bin
- Temmuz 643 milyon 32 bin
- Ağustos 604 milyon 874 bin
- Eylül 2 milyar 97 milyon 799 bin
Toplamda dernek ve vakıflara bütçeden 24 milyar aktarılmış. Söylemeyi unuttum: Ülkemiz dernek ve vakıflar cenneti.
Ama bakın, başka bir vakıf haberiyle veda etmek istiyorum: Ümmet Vakfı, bilmem duydunuz mu? Bu vakıf Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya hizmet adı altında kurulmuş. Mısırlı araştırmacı Maher Farghali, Müslüman Kardeşler ile bağlantılı Türkiye merkezli Ümmet Vakfı’nın Gazze için toplanan bağışların yarım milyar dolarını zimmetine geçirdiğini iddia etti.
Dedik ya, ülke vakıf cenneti.
Kalın sağlıcakla.

YORUMLAR