Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Gülten İmren

ÇÖKMECE BUNLAR

Yaz sezonu geldi, her köşe başında karpuz sergileri açıldı ve çok alışık olduğumuz şu sesleri duymaya başladık: “Kesmece bunlar!” Bu sözleri o kadar çok duyuyoruz ki yazımıza ilham kaynağı oldu. Bu hafta kesmece değil ama çökmecileri dile getirmek istedim. Bu konuyu ele alırken içimin acıdığını da söyleyeyim.

Suriye’de savaş var dediler, binlerce Suriyeli ülkemize çöktü. Afganistan’da rejim değişti, Afganlar çöktü. Irak’ta Saddam devrildi, Iraklılar çöktü. Komşumuz İran İsrail’le savaşa başladı, Van sınırı kevgire döndü, binlerce İranlı savaştan kaçıyor ve ülkemize akın akın geliyor. Kimseden çıt çıkmıyor. İmamoğlu için Saraçhane’de toplanan üniversite öğrencilerini sabahın köründe toplayan emniyet güçleri, sıra sınırlara gelince nedense çıtları çıkmıyor. Nasıl olsa alıştık, bırakın İranlılar da gelsin, çöksün. Garibanların verdikleri ev kiraları nasılsa çok makul, biraz daha artsın. Vatandaş köle gibi çalışsın, 3-5 kişinin rahatı bozulmasın. Alıştık nasılsa.

Okullarda yapılan kermes gelirlerinin bir kısmı Milli Eğitim’e verilmek zorunda. Bunu kaç kişi biliyor? Bunun adı çökme değil mi? Öğretmenler, veliler, okul aile birlikleri koşsun, hazırlasın, beyler gelire ortak olsun. Sadece bu mu? Deprem bölgesinde merkezi yerlere “rezerv alan” denilerek vatandaşın tapulu yerlerine çöküldü.

Belediyeler baştan aşağı bir olay. Bilek gücüyle kazanılan bir çok belediyeye çöküldü. Bir örnek: İstanbul Gazi Osman Paşa, birkaç gizli tanıkla belediye Eray Karadeniz’e verildi. Bu arkadaşı merak edenler için hatırlatalım: GOP AK Parti belediye meclis üyesi, eski bir İSPAK çalışanı (yani İstanbul İBB Otopark sorumlusu), ancak on yıl hiç işe gitmemiş ama maaşını sürekli almış. Ekrem İmamoğlu yapılan araştırmada durumu öğrenince işine son vermiş, Eray Başkan karşı dava açmış ama kaybetmiş. Yani on yıl belediyeye çökmüş.

Başka kimler nerelere çökmüş? Adına DİSK denilen Devrimci İşçi Sendikası İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne çöktü. Belediyenin veremeyeceği paraları istedi. İşçi ne kadar çok alırsa sendika aidatı da artacak. Örneğin Belediye-İş Sendikası’nın aidatı: ayda bir günlük ücretini sendikaya veriyorsun. Ne kadar çok üye, o kadar saltanat. Şöyle bir bakın büyükşehirlere, her sendikanın konuk evi, misafirhane gibi isimlerle otel gibi çalışan mülkleri var. Bunların yöneticilerinin gelirlerine hiç kimsenin sözü yok, ancak bunun adına da çökme derler.

Diyanet her zamanki gibi camilere çökmüş. Her Cuma namazı sonrası şu anonsunu duymadan camiden ayrılmayız: “Muhterem Müslüman kardeşlerimiz, camiye yardımlarınızı esirgemeyin, ölmüşlerinizin ruhu için…” derler ve cami çıkış kapısına kutular konur. Paralar oluk oluk, imam-müezzin sayar. Toplanan yardımlar müftülüğe gönderilir, oradan Ankara Diyanet İşleri Başkanlığı’na. Peki sonra ne olur? Amerika Washington’a gidilir, yüzme havuzlu villalar yapılır, otel-restoran külliyesi yapılır ve 90 milyon dolar harcanır. Sonra da “fakirler cennete zenginlerden 50 sene önce gidecek” fetvaları verirler.

Ülke genelinde 89 bin 817 cami var. Bu camilerimizden özellikle Cuma günleri yardım toplanır, duygular sömürülür ve toplanan yardımlara çöküldü: villa olur, havuz olur, köşk olur.

Camilerden bahsetmişken, merak edenler için açıklayayım: Balıkesir cami sayısı bakımından Türkiye’de 1.680 camiyle 13. sırada yer alıyor.

Bu satırları okurken sakın moralinizi bozmayın. Diyanet’i suçlamak gibi bir niyetim yok. Geçtiğimiz Kurban Bayramı’nda kaçımız kurban kesebildik? Ya da soruyu şöyle sorayım: kirada oturan, asgari ücretli kaç vatandaşımız kurban kesti? Emeklilerimiz ona keza… Ülkemizde derin yoksulluk ve geçim sıkıntısı çeken, açlık sınırının altında ücret alan milyonlar varken, bakın Diyanet kimlere yardıma koşmuş:

  • TOGO: 2.100 kurban
  • MALİ: 6.900 kurban
  • NİJER: 14.000 kurban
  • ÇAD: 7.000 kurban
  • GİNE: 4.000 kurban
  • KAMERUN: 4.000 kurban
  • KONGO: 4.000 kurban
  • UGANDA: 6.000 kurban

Bu ülkelere baktığımızda gerçekten vatandaşlar sersefil, perişan, ancak yöneticileri servetlerinin hesabını bilmiyor.

Bir hayır kurumumuz daha var: Kızılay. Depremde kimseyi çadırsız bırakmadı, parayı veren çadırı aldı, hiç kimseyi geri çevirmedi. Bu kurumumuz da kesilen kurbanları kavurma yaptı, fakir fukaraya dağıtacaktır umarım.

Asıl meseleye değinmek ve gerçeklerden bahsetmek istiyorum: 2025 resmi verilerine göre Türkiye genelinde ceza evlerinde bulunan kişi sayısı 416 bin 927’ye ulaştı. Bu sayı 34 ilimizin nüfusundan fazla. Hükümlü ve tutukluların sayısındaki artış dikkat çekiyor. Bu rakamlara 50 günde 13 binden fazla kişi eklendi. Binlerce çocuk ceza evlerinde: 12-18 yaş arası 4 bin 293 çocuk cezaevlerinde. Artan suç işlemeleri insanları tedirgin ediyor. Kadın mahkumların sayısındaki artış dikkat çekiyor: 18 bin 727 kadın mahkum belirlenirken, çoğu aile içi şiddet ve ekonomik sıkıntılardan kaynaklanıyor.

Tüm bu ciddi konulardan sonra televizyon kanallarından birinde sarıklı, cübbeli, sakallı bir hoca bozuntusuna sorulan soruyu aktarıp hoşça kalın diyeceğim. Soruyu telefonla bir vatandaş şöyle soruyor: “Hocam, eşim SM hastası, yatalak. Cinsel ilişki yaşarsak sabah namazını kılamaz, bunun vebali var mıdır?”

İşte bunlar cennete 50 sene önce gidecek olanlar.

Kalın sağlıcakla.

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER