Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Değeri bilinmeyen Osmanlı antikalarına çöpler ve hurdacılar aracılığıyla ulaşıyorlar

ANTİKACI BAYRAM ÇAĞLAYAN.

ANTİKACI BAYRAM ÇAĞLAYAN.

Eskişehir’de antikacılık yapan Bayram Çağlayan, Osmanlı döneminden kalma değerli eserlerin bilinçsiz vatandaşlar tarafından çöpe atılması nedeniyle bazı parçalara çöpler ve hurdacılar aracılığıyla ulaştıklarını söyleyerek halkın kendi kültürel değerlerine sahip çıkmamasının yanlış olduğunu ifade etti.

Kentin simgelerinden olan Tarihi Odunpazarı Evleri bölgesinde esnaflık Bayram Çağlayan, antikacılık yaparak yaşamını sürdürüyor. Geçmiş yıllardan kalan tarihi ve kültürel değeri olan parçaları toplayan Çağlayan, 1800’lü yılların Osmanlı Cihan Devleti döneminden kalma çeşitli eserleri elinde bulunduruyor. Elindeki eserlerin bir bölümünü çöplerden topladığını ve hurdacılardan aldığını belirten emektar antikacı, bazı vatandaşların önem göstermediği kıymetli el emeği göz nuru parçaları toplayarak günümüze kazandırmaya çalışıyor. Osmanlı döneminden kalan parçaları bile çöpe atarak bilinçsizce hareket eden vatandaşlara tepki de gösteren Çağlayan, Japonya’yı örnek vererek Türkiye’nin kültürüne daha fazla sahip çıkması gerektiğine ve gençlerin eski yerleri gezerek bilgi edinmelerinin çok önemli olduğuna dikkat çekiyor.

“Bu antikaları sokakta çöp toplayanlardan ve evlerden alıyoruz”

Eski parçaları gelecek nesillere aktarmayı amaçladığını dile getiren antikacı Bayram Çağlayan, “Maddi kısım olarak hiçbir düşüncemiz yok. Antikaya bayağı bir rağbet var. Türkiye’nin her tarafından geliyorlar. Odunpazarı, Türkiye’nin kalbi diyebilirim. Biz burada 60-70 yıllık ürünleri biz eski olarak tabir etmiyoruz. Daha eskilerin olması gerekiyor. Belki inanmazsınız ama bunları hurdacılardan, sokakta çöp toplayanlardan ve evlerden alıyoruz. Onların tamamen temizliğini yaparak burada kendimiz değerlendiriyoruz. Tabii haliyle satış da oluyor. Mesela size örnek verebilirim. tamamen el işi örtümüz, gümüşten yapılan at eyerinin üst örtüsü, en az 150-200 yıllık kilimimiz, 1800’lü yıllardan kalma halımız, tamamen el işi bir kaşıklığımız ve Beykoz camdan yapılan tesbihlerimiz var. Bunların hepsi Osmanlı döneminden kalma. Kültür varlığı olan malzemeleri biz kesinlikle bulundurmuyoruz, onların yeri müzeler. Onun haricinde burada bulunması gerekenlerin hepsinden oluyor” dedi.

“Osmanlı ürünleri dahil insanlarımız her şeyin kıymetini bilemez”

Şu anda antika olarak kabul edilen gaz lambasıyla ilgili kendi hatıralarına da değinen Çağlayan, “Belki sizler bilmezsiniz, biz gaz lambasıyla ders yaptık. Antika ürünlerin hepsi el emeği göz nuru. Şu anda her şeyi kolay bir şekilde bulabiliyorsunuz. Zamanında yoktu. Cumartesi günü olunca annelerimiz çoraplarımızı yıkardı, yama bohçasıyla teker teker yama yapardı. Şimdi maalesef bir savurganlık var. Bu eserlerin büyük bir bölümünü biz çöpten alıyoruz. Çünkü atıyorlar. Kıymetini bilmek lazım. İnsanların neyin ne olduğunu bilmiyor. Önce bilgi lazım. Bu işte ne kadar bilgi varsa o kadar ekmek vardır. Osmanlı ürünleri dahil insanlarımız her şeyin kıymetini bilemez. Herkes her şeyi bilemez. Biz bilgimiz ve tecrübemizle beraber biraz da işi seviyoruz ve aşık olmuşuz, içlerinden ayıklayarak bu malzemeleri tekrar günümüze kazandırıyoruz” şeklinde konuştu.

“Bu işe gönül vermek, geçmişten örnek almak lazım”

Halkın kültürel benliğini kaybetmesi nedeniyle toplum gidişatının iyi bir yönde olmadığını düşünen Bayram Çağlayan, sözlerine şöyle devam etti:

“Japonya, 2 bin yıldır aynı devam ediyor. Kültürüne, örf, adetine, harfine, inkılabına ve diğer her şeyine bağlı bir şekilde devam ediyor. Şu anda biz bakıyoruz, yeni neslin alakası yok. Onların eline telefonu ver, cebine de parayı koy, işleri rast gelsin. Çalışma yok. Benim şükürler olsun ki ihtiyacım bulunmuyor ama sabah 06.00 olduğunda kalkarım. İşim olsun ya da olmasın. Ama yeni nesle bakıyorsun, öğle vakti gelmesine rağmen hala yatmak istiyorlar. Bu işe gönül vermek, geçmişten örnek almak lazım. Özellikle yeni nesle diyorum, eski yerlere gelsinler ve bilgi alsınlar. Kendim her türlü desteği ve bilgiyi veririm. İsteyene de hediye ederim.”