Çekilmez hale gelen fiyat artışları, istikrarsız piyasalar, önlenemeyen gıda fiyat artışı, ulaşılamayan besin maddeleri, akşam aldığın akaryakıtın sabahleyin değişen fiyatı emeklinin, dar gelirlinin, küçük esnafın, köylünün dengesini bozdu. Dengemizin bozulmasına neden olan siyasilerin açıklamaları, kısır çekişmeler, koltuk kavgaları, kayyumlar, soruşturmalar dengemizin daha kolay bozulmasını sağlıyor.
Yazıma “dengemiz” diye başladım, ancak bu sözü benden önce kullanan Temel’den örnek aldım. Köşe yazımı yazarken “Temel neyin nesi” demeyin, gerçekten çok önemli. Merak eden okurlarım için konuyu birazcık açmak isterim.
Temel ile İdris çok iyi arkadaş, bir gün piknik yapalım demişler ve gerekli malzemelerini alıp bir dere kenarına gitmişler. Mangal yakıp güzelce yiyip içtikten sonra, yavaş yavaş toparlanıp gidecekleri anda İdris çevreye atılan çöpleri toplamaya başlamış. Bir taraftan da Temel’e “Çöplerini topla, çevrenin dengesini bozmaya hakkın yok.” demesine rağmen Temel oralı olmamış. Ve olaya sinirlenen İdris, Temel’i şikayet etmiş. Karakola çağırılmış ve sormuşlar: “Temel, piknikte doğanın dengesini bozmuşsun, doğru mu?” denince, Temel komisere bakarak “Vallahi ben doğanı tanımam, yengesini ise hiç görmedim, nasıl bozarım komiserim?” demiş.
Şaka bir tarafa, bizim gerçekten dengemiz her geçen gün bozuluyor. Uzmanlar, 20 yıldan bu yana anti depresan ilaç kullanımı yıllık 14 milyon kutu iken, bugün 60 milyon kutuya çıkmış. Hal böyleyken vatandaşın dengesi tabii ki bozulur.
On bir ayın sultanı mübarek Ramazan geliyor. Başta ev hanımları kara kara düşünüyor: “Soframıza ne koyarız?” Kadınlar bunu düşünürken, Aile Bakanlığı insanlara “Daha az et yiyin.” tavsiyesinde bulunuyor. Kimileri “Porsiyonlarınızı küçültün.” diyor. Kimileri “Asgari ücretliye 10 bin lira zam yapsak, bunun 3 bin lirasını harcayıp 7 bin lira tasarruf edeyim demez, hepsini harcar ve enflasyonu azdırır.” deyince, insanın dengesi ister istemez bozuluyor.
Başka nelere bozuluyor? Televizyonlara bozuluyor, işlenen kadın cinayetlerine bozuluyor, liderlerin açıklamalarına, konuşulması gereken konulara değinilmediği için bozuluyor. Peki, sizin dengeniz bozulmuyor mu?
Bakın, HÜDA PAR Milletvekili Faruk Dinç daha birkaç gün önce ekranlardan ne dedi: “Kürt meselesinin sebebi Kemalizm, çözüm de İslam’dadır. Kemalizm zehirdir, bu zehri yutmayacağız.” diyor. Faruk efendi, Mustafa Kemal olmasaydı sen şimdi nerede olurdun bilemem, ama o koltuklarda oturamayacağın kesindi. Genel Başkanın Zekeriya Yapıcıoğlu “Anayasanın 4. maddesinin kaldırılmasını istiyoruz.” diyebiliyorsa, senin bunları söylemen size göre normal; ama bize göre dengemizi bozuyor.
Böyle bir dönemde neler konuşuyoruz? Asıl konuşulması gerekenleri konuşmayalım diye gündem değiştiriyorsanız, nafile. Bu millet ne teğmenleri unutur, ne de okullarda aç kalan yavrularımızı, tuvalet sonrası sabun bulamadığını da unutmaz, kantinden boş tost yediğini de, Kartal-Kaya’da yanan 78 kişiyi de unutmaz, ne de İçişleri Bakanı Yerlikaya’nın “Bu olayı 10 günde çözeriz.” dediğini de unutmaz. Tüm bunlar dengemizi bozmuş olsa da unutmadığımızı söylemek isteriz.
Benim için çok önemli kabul ettiğim bir kadının, bir lider kadının dudaklarından dökülen şu sözleri de unutmayacağım. Sözlerin sahibi İYİ Parti kurucusu Sayın Meral Akşener’in: “Ölsem de, öldürülsem de, tehdit edilsem de, tek kişi kalsam da bu mücadeleden dönersem namussuzum, şerefsizim, namerdim.” Bu da bir Türk kadınının, Müslüman Türk kadınının sözüdür, yeminidir: “Allah’ım, sana hamdolsun, şart olsun ki dönersem, dönersem namerdim.” Hepimiz göreceğiz, el mi yamanmış, ben mi yamanmış? Sarf ettiği bu sözlerden sonra, “İşte Türk kadını, helal olsun!” dedik.
Sonuç? Aradan çok zaman geçmeden saçlar sarıya boyandı, saraya gidildi, tebessümlerle pozlar verildi. Partisine ve kendisine gönül veren milyonların dengesi bozuldu mu, bozulmadı mı? Siz söyleyin.
Kalın sağlıcakla.
YORUMLAR