Erzurum’da hekimler ve sağlık çalışanları, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını protesto etmek amacıyla düzenlediği “sessiz yürüyüş” programı hafta da devam etti.
Kent merkezindeki tarihi Lalapaşa Camisi’nin önünde bir araya gelen hekimler ve sağlık çalışanları, Türk ve Filistin bayrakları eşliğinde taşıdıkları dövizler ve pankartlarla Yakutiye Medresesi’ne kadar yürüdü.
Grup adına basın açıklamasını okuyan Eczacılık Fakültesi Öğrencisi Reyya Gülnihal Göktaş, Gazze’de katliamların sürdüğünü söyledi.
Göktaş, açıklamasında şunları kaydetti: ‘Dün Balkanlarda, Kuzey Afrika’da, Analadolu’da, Hocalı’da, Kafkaslarda, bugünse Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Suriye’de, Mısır’da, Arakan’da, Keşmir’de ve ismini sayamadığımız, belki de haberimiz dahi olmayan daha nice yerlerde zalimin zulmune karşı çıkıp, şerefli kanını Allah yolunda dökenlere selam olsun. Ben bir karış dahi olsa toprak satmam; zira bu vatan bana değil Osmanlı milletine aittir. Milletim bu toprakları kanlarını dökerek kazanmışlardır. Ne ile aldıysak onunla geri veririz” diyen Gök Sultan Abdülhamid Han’a selam olsun. Bosna’da kendilerine karşı başlatılan soykırıma karşı cesurca savaşıp ülkelerini sırtlanlara yem etmeyen Bosnalı mücahitlere, gençliğini Çanakkale’de verenlere, Sarıkamış’ta üşüyenlere selam olsun. Başladığı eczacılık fakültesini bitirmek nasip olmadan şehit olan, direnişin meşhur sembolü yiğit İmad Akil’e selam olsun. Bir ay önce Kuzey Irak’ta şehit olan Tabip teğmen Hulusi Elçi’ye ve dahi tüm şehitlerimize selam olsun. Bugün savaşın 205. günü. Savaşın 205. gününde de terörist İsrail’in elde edebildiği tek şey kırk bin kişiyi şehitler kervanına katmak, tüm dünyayı kendilerinden biraz daha fazla nefret ettirmek ve sonlarına bir gün daha yaklaşmak oldu. Onlar tüm bu zulümlerini savaşın sonuna kadar devam ettirecekler. Her gün şehit, yaralı, gözaltı haberleri gelmeye devam edecek. Peki ya biz? Biz ne yapacağız? Allah bize bu günleri görmeyi takdir etmişken biz kimin tarafında olmayı seçeceğiz? Üstte saydığım ecdadımız gibi zulmün ve küfrün karşısında mı olacağız, yoksa zalimlerin yanında mı? Peki ya bu savaş yalnızca Gazze’ye mi ait? Bizim bu hikayedeki tek vasfımız, haberlerde gördüğümüz bir iki görüntüye ahlanıp vahlanıp hayatımıza devam etmek midir? Bu kadar büyük bir soykırımda bizim rolümüz nasıl sadece uzaktan ağlamak olabilir? Hayır! Biz en az Gazze’li kardeşlerimiz kadar bu mücadelenin içindeyiz. Biz bu hikayenin ana kahramanlarıyız ve kendi ellerimizle -en az oradaki mücahitler kadar- siyonizmle mücadele edebiliriz, etmeliyiz, edeceğiz. En az onlar kadar ona zarar verebiliriz, vermeliyiz, vereceğiz. Nasıl mı? Ellerimizi semaya açarak. Ellerimizle oraya maddi destek sağlayarak. Ellerimizi o zalimlerin ürünlerden çekerek, ve ellerini boykotlu ürünlere uzatanların ellerini geri çevirerek. Ellerimize kalem alarak. Çocuklarımızın ellerinden tutarak. Gazze’deki çocukları İsrail bombardımanından korumak ne kadar bizim görevimizse, dünyanın diğer çocuklarını da siyonizmin pis emellerinden kurtarmak o kadar görevimizdir. Çocuklarını siyonist zihniyetin saçtığı zehirlerden koruyup, İslam’ın selametli gölgesine çeken, ailesini kalesi gibi koruyan her anne-baba bir mücahittir. Ve en önemlisi, ellerimizi birbirine kenetleyerek. Bir vücudun azaları gibi olmak Müslümanların vasfıdır. Bölüne bölüne küçülerek değil, birleşe birleşe büyüyerek kazanacağız. Ya “Gazze bize bu kadar uzaktayken nasıl cihad ederiz?” diyenler için, Dondurma kamyonunu protesto eden her çocuk mücahittir. Her hafta burada sıcak soğuk demeyip her hafta yürüyüşümüze katılan genç, yaşlı, çocuk, hekim, ev hanımı, sağlık çalışanı, ayakkabı boyacısı, öğrenci, polis memuru, akademisyen, esnaf herkes mücahittir. Allah cihadımızı kabul etsin ve daha fazlasını yapabilmeyi hepimize nasip etsin. Sözlerimi dinleyen herkesi tüm varlığıyla bu zulme karşı durmaya çağırıyorum. Unutmayınız ki tüm bu saydıklarım, yaparsak sevap kazanacağımız nafileler değil, yapmazsak üzerimize borç olarak kalacak ve ahirette bizden sorulacak gerekliliklerdir. Çünkü bu savaş bizim mücadelemiz. Bu mücadele bizim mücadelemiz. Dua edeceğiz. Dua ettireceğiz. Durmayacağız. Durdurulmayacağız. Boykot edeceğiz. Boykota davet edeceğiz. Hatırlayacağız. Hatırlatacağız. Uyumayacağız. Uyandıracağız. Alışmayacağız. Normalleştirmeyeceğiz. Sabırla ve azimle zulme karşı “Dur!” diye haykıranlardan olacağız.’