Milli Mücadele Dönemi’nde düşmanlar tarafından ölüm listesine alınan ve bu sırada İzmir dağlarından Aydın’ın Germencik ilçesine bağlı Dağyeni Mahallesi’ne gelerek burada bir süre saklanan ve köylülerin ‘Galip Hoca’ adıyla tanıdığı Türkiye’nin üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın hikayesi duyanları şaşırtıyor.
Türkiye’nin üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Kurtuluş Savaşı yıllarında Yunan çeteleri tarafından önce öldürülecekler listesine alınınca İzmir’in Tire ilçesinde dağları aşarak Aydın’ın Germencik ilçesine bağlı Dağyeni Mahallesi’ne sığınır. Köyde ’Galip Hoca’ adıyla bilinen Bayar, köyün ileri gelenleri tarafından saklanarak bir süre köyde misafir edildi. Bir süre köyde misafir edilen Celal Bayar’ı köydeki bazı kişiler hariç herkes sıradan bir imam olarak ’Galip Hoca’ olarak tanıdı. Aydın’ın dört bir koldan Yunanlarca işgal edildiği o dönemde, köylülerin büyük fedakarlığı ve cesareti sayesinde korunan köy ve Galip Hoca’sı yaklaşık 40 gün misafir edildikten sonra trenle Ankara’ya gönderilmek üzere Germencik İstasyonu’na götürüldü. Bayar’ı trenle Ankara’ya göndermek için Germencik merkezindeki istasyona inen Çolak Efe ve Kara İsmail Efe, İngilizlerin istasyonu basmasının ardından Bayar’ı bir hasıra sararak sakladı. Hasıra sarılı bir şekilde trene eşya görünümü ile binmeyi başaran Bayar, Ankara’ya ulaştı.
Yıllar sonra Türkiye’nin üçüncü ve asker kökenli olmayan ilk Cumhurbaşkanı olarak seçilen Celal Bayar, kendisini kurtaran Dağyeni Mahallesi’ni unutmadı. Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından vefa borcunu ödemek için adamlarını köye gönderen Bayar, “Dağyeni köyüne gidin ne isterlerse yapın” talimatı verdi. Köylüler 1919 yılının ortalarında Galip Hoca adıyla misafir edip korudukları kişinin Cumhurbaşkanı Celal Bayar olduğunu yaklaşık 38 yıl sonra öğrendi. Hiçbir imkanı olmayan köylüler zamanında koruyup güvenli bir şekilde Ankara’ya ulaşmasını sağladıkları kişinin Cumhurbaşkanı olduğunu yaklaşık 38 yıl sonra öğrenseler de gayet mütevazı davranıp sadece köylerine su getirilmesini istedi. Başka hiçbir şey talep etmeyen köylülerin isteğini en kısa sürede yerine getiren Cumhurbaşkanı Celal Bayar köye dağlardan su getirilmesini sağlayıp 1957 yılında köy meydanına çeşme yaptırdı. 67 yıldır akan ve köylülerin halen kullandığı çeşme, sadece bir çeşme değil aynı zamanda vefanın da bir simgesi olarak 67 yıldır oluklarından su akıtmaya devam ediyor.
“Çürüyüp gitmesin heder olmasın”
Bayar’ın Dağyeni Mahallesi’nde kaldığı ev ise koruma altına alınırken, evin sahiplerinden Ahmet Aydın, Bayar’ın hatırası olan eve, koruma altında olduğu için bir çivi dahi çakamadıklarını ancak evin çürümeye yüz tuttuğunu belirterek yetkililerden evin restore edilmesini talep etti. Bayar’ın evlerinde kaldığı dönemdeki hikayeyi anlatan Ahmet Aydın; “Dedemler zamanında kalmış burada Celal Bayar bizim evde. Çete zamanında geliyor buraya ve köyde saklıyorlar. Köyün ileri gelenlerindenmiş sanırım dedem. Burada saklamışlar Bayar’ı, 1 ay kadar kalmış bizim evde. Oradan Bayar’ı hasarın veya kilimin arasına mı sarıyorlar bilmiyorum da sarıp Kızılcapınar’a götürüyorlar. Oradan Ankara’ya gidiyor. Sonra oradan buraya adamlarını gönderiyor. ‘O köy benden ne isterse ben yapacağım’ diyor. O zaman cumhurbaşkanıymış. Çeşme yaptırmış buraya. Bu su çok zirveden geliyor. O seneden beri akıyor bu su. Bizde kaldığı ev de o zamandan beri duruyor öyle. Koruma altına alındığı için biz bir şey yapamıyoruz. Tamir yaptıracağız ama yaptıramıyoruz. Bu evle ilgilenseler çok iyi olur. Çürüyüp gitmesin” dedi.
“Bir su getirmiş yetmiş köylüye”
Eski insanların gözünün tok olduğunu, bir su getirilmesinden mutlu olduklarını ifade eden mahalle sakinlerinden Tuncay Avcu, “Celal Bayar’a bizim köylüler sahip çıkıyor burada. Öldüreceklermiş onu. Bizim köyde imam olarak tanıtıyorlar. Burada saklıyorlar. Tabi ortalık yatışınca Ankara’ya dönüyor. Oradan buraya adamlarını gönderiyor. ’Dağyeni köyünün ne ihtiyacı varsa görün’ diyor. Bizim ihtiyarlar, dedeler de ‘Yerinde sağolsun, bize su getirsin yeter. Başka bir şey istemeyiz’ diyorlar. Sadece bir su istemişler. Yol bile yok o dönemler. Eşek, beygir var o zaman. İhtiyarların öyle gözü tokmuş. Şimdiki nesil olsa bırakır mı? İstemedik bir şey bırakmaz. Öyle bir fırsat olacak, bırakırlar mı? Otoban yaptırırlar buraya. Ama ihtiyarların gözü tokmuş. Ufacık bir şeyden doyuyormuş. Bir su getirmiş yetmiş köylüye. Hatta Bayar’ın köy içinde evi var. Ahmet Aydın, onlar kullanıyor o evi de. Yani o evi yıkamıyorlar. Sit alanı olarak koruma altına alındı” dedi.
“Galip Hoca olarak tanınırmış”
Bayar’ın köyde Galip Hoca olarak tanındığını ifade eden Ali Tokucu da, “Yunanlıların çete zamanında Celal Bayar kaçıyor ve buraya Galip Hoca olarak geliyor. Yunan zamanında bu anlattığım şey. Burada saklanıyor, köylüler de koruyor. Ama burada herkes Galip Hoca olarak biliyor O’nu. Tabi bizim atalarımızdan duyduklarımıza göre. Bir müddet kalıyor burada. Buradan aşağıya giderken, eski Kızılcapınar köyü var, orda İngilizler durduruyorlar. Germencik’ten trene bindirip Ankara’ya gönderiyorlar. Sonra zaman geçiyor, Bayar cumhurbaşkanı oluyor. Cumhurbaşkanı olduğu zaman, bizim köye bir hediyesi bu çeşme. Bir hatıra olarak duruyor onun eseri” dedi.
“Mezarına buradan toprak götürülüyordu”
Son yıllara kadar Bayar’ın her ölüm yıldönümünde mezarına Dağyeni Mahallesi’nden toprak götürüldüğünü ifade eden mahalle sakinlerinden Mehmet Yılmaz ise “Bayar, İzmir’den geliyor buraya. Kara İsmail, Çolak Efe ile buluşuyorlar köyde. Hoca olarak yaklaşık 40 gün burada kalıyor. Sonra buradan Çolak Efe, Kara İsmail ile istasyona iniyorlar. İstasyonu İngilizler basıyor. Orada hasırın içine sarıyorlar rahmetli Bayar’ı. Sonra treni bindirip Ankara’ya gönderiyorlar. Hatta buradan yıllar öncesinde Celal Bayar’ın mezarına toprak götürüyorlardı, şimdi gidiyor mu bilmiyorum ama 2005 yıllarına kadar gidiyordu. İşte Bayar, zamanı gelince Cumhurbaşkanı oluyor. Allah razı olsun köye bir çeşme yaptırıyor. Bayar, ‘ne isterlerse yapalım’ demiş o zaman için ve su istemişler. Bu çeşme olmuş. Başka bir şey isteselermiş, o dönemde yolumuz da olurdu elektriğimiz de olurdu. Çünkü köyü kendi köyü gibi benimsemiş rahmetli Bayar” diye konuştu.