Milyonlarca aile için çileli günler başlıyor. Bu başlıktan hoşnut olmayanlar olabilir, ancak hayli düşünmeme rağmen en uygun başlık olarak bunu bulabildim. “Ders zili çalıyor, minikler okullarına kavuşuyor” demeyi ben de çok isterdim, ancak aileler için okulların açılması demek çilenin başlaması anlamına geliyor. Lütfen yanlış anlaşılmasın, herkes çocuğunun okula gitmesini, geleceğe çok iyi hazırlanmasını ister ve en doğal hakkıdır. Ne var ki, okulların açılmasıyla ailelerin çilesi de başlıyor. En başta ekonomik olarak eksiye geçecekler. Hadi onu bir şekilde çözdüklerini düşünelim. Geçmişte olduğu gibi okullar temizlenecek mi? Tuvaletlerde sabun olacak mı? Beslenme çantaları dolacak mı? Servis, yeni okul kıyafetleri… İsterseniz bunların tümünü geçelim. Okullara sarıklı cübbeli adamlar gelecek mi? Geçtiğimiz öğretim döneminde yaşananlar bu yıl yine yaşanacak mı? Bunlar aileleri ister istemez düşündürüyor.
Yıllardır dile getirilen konuyu bu öğretim yılında da dile getirsek faydası olur mu bilmem. Sürekli gündemde tutulup bir türlü yapılamayan… Öğrencilere bir öğün ücretsiz yemek verilse ne olur? Bakın, Milli Eğitim Bakanlığının bütçesi 2 trilyon 186 milyon. Bu bütçeden her öğrenciye bir öğün ücretsiz yemek verilse bütçenin %0.1’i. Bakanlık bu parayı ayıramam derse, o zaman ailelerin söyleyeceği sözler olur herhalde. Örneğin, 2024 yılında kur korumalı mevduattan ülkenin zararı 630 milyar derler, oysa öğrencilere verilecek yemeğin tutarı 175 milyar. Hadi kur korumalı bir politik hataydı, oldu bitti peki. Affedilen yandaş şirketlerin 710 milyarlık vergi borcu da politik hata mı?
Yıllardır yazdım, yine yazıyorum: yaklaşan kış aylarında çocuklarımız gecenin karanlığında okul yollarına düşecekler. Şimdiden saat ayarlamalarını yapın, evlatlarımızı karanlıkta yollara dökmeyin ve milyonlarca ailenin tadını kaçırmayın.
Tıpkı İstanbul’da olduğu gibi… Mutlaka merak ettiniz ne olmuş İstanbul’da? Kanal İstanbul’un güzergahında bulunan Sazlı dere baraj çevresine 25 bin konut inşaatı yükselmeye başlamış, oysa deprem bölgesinde aile hekimleri konteyner içerisinde çalışıyor. Bakın, evleri yıkılan vatandaşlardan bahsetmiyorum, sağlık kuruluşlarından bahsediyorum. Sazlı dere barajına 25 bin konut yapacak gücünüz varsa, deprem mağduru vatandaşları niye evlerine kavuşturmuyorsunuz? Sazlı dere baraj çevresinde yapılan 25 bin konutla kalmayacağını herkes biliyor, zira yapılan inşaatların hemen arkasında 172 milyara yeni ihalesi yapılan Baklalı köyü topraklarından 65.649 metre arazinin ihalesinin yapıldığı ve burada yapılacak inşaatların da yakında yükseleceği görülecek. Kısacası, inşaata var, öğrenciye yok.
Öğrencilerin yemek olayından daha önemli olduğuna inandığım bu konuyu dile getirmezsem gerçekten çok üzülürüm. Geçtiğimiz aylarda gün geçmedi ki yangın haberi duymayalım. Ormanlarımızla birlikte ciğerlerimiz yandı, bir çok şehidimiz oldu. Yangınlar esnasında 1 milyon 250 bin dolarlık yangın ekipmanı alınmış, ancak kullanımı uygun değildir denilip depoya kaldırılan bu yangın ekipmanları çürümeye terk edilmiş. İşin ilginç yönü, bu ekipmanları kimin aldığı belli değil. Depoda çürümeye terk edilen yangın ekipmanına para var, öğrenciye yok.
Bazen aklıma deli sorular takılmıyor değil. Diyanet bu işe el atsa nasıl olur? Nasılsa her Cuma namaz çıkışı camiye yardım diye kapıya kutular konuluyor, her Cuma yurt genelinde milyonlar toplanıyor. Bu işi Diyanet işlerine versek mi acaba? Sonradan jeton düşüyor ve “Onlar okuyanı, aydını, kafası çalışanı, Atatürkçüleri sevmezler” diyorum. Zira Cumaya denk gelen 30 Ağustos Zafer Bayramında camilerde verilen hutbede Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ten hiç bahsetmedi. Hoş, hiçbir zaman bahsetmediler… Bu nedenle topladıkları bilyonlar onların olsun, biz kendi yağımızla kavrulmaya devam edelim.
Kalın sağlıcakla.

YORUMLAR