Nöbetçi Eczaneler
Göç, iklim değişikliği ve çevre birbiriyle ilişkilidir. Çevresel bozulma ve felaketler, göçe neden olabildiği gibi, insanların hareketi de çevre ekosistemleri üzerinde önemli etkiler yaratıyor.
İklim değişikliği tarih boyunca belirli aralıklarla kendini gösterirken, erken Tunç Çağında (M.Ö. 2200) o dönemdeki önemli yerleşim yerleri kısa süreli ve ani kuraklığın getirdiği kıtlık nedeniyle terk edildi. Bu nedenle, kaynakların olduğu yerlere göçler başladı.
Günümüzde iklim değişikliğine neden olan su kirliliği, erozyon gibi yerel ölçekli çevre sorunları ozon tabakasının incelmesi, enerji güvenliği, küresel ısınma, kuzey-güney ayrımı ve ormansızlaşma gibi bölgesel ve küresel boyutlu çevre sorunlar dile getiriliyor. Bu sorunların küresel boyutlarının yanında iklim değişikliği ve yarattığı riskler artık “sınır ötesi çevre sorunları“ kavramını gündeme getirmiştir.
Göç edenlerden göç nedenine bağlı olarak yapılan bir sınıflandırmaya göre; ülkesinin iklim değişikliği ve doğal afetler gibi çevresel koşullar nedeniyle göç etmek zorunda kalan insanlar, mülteciler, “çevre mültecileri” olarak adlandırılırken ülkemizde iklim değişikliğine bağlı göç oldukça çoğaldı. Komşu ülkelerden tarımda kuraklığın yaşanması gibi faktörler nedeniyle “çevre mültecileri” de beraberinde getiriyor.
“RESMİ OLARAK İKLİM GÖÇLERİ ÇAĞINA GİRDİK’
Birleşmiş Milletler’e (BM) İklim değişikliğine bağlı olarak bu göçler başladı bile.
Eylül başında Afrika’yı ziyaret eden BM Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Genel Direktörü Amy Pope, “resmi olarak iklim göçü çağına girildiğini” belirtmişti.
BBC’nin yaptığı bir habere göre Türkiye ve çevresindeki coğrafyayı etkileyen farklı iklim riskleri arasında kuraklık en önemli sorun olarak öne çıkıyor. Türkiye’de artan kuraklığın etkisiyle yoğun göçlerin yaşanması beklenen bölgelerden biri de Konya havzası.
Bölgede çiftçilerin hareketliliğini inceleyen 2011 tarihli bir araştırmanın yazarı, Fransa’daki Tours Üniversitesi’nde Araştırmacı Gülçin Erdi-Lelandais, kuraklığın çiftçiler arasındaki sosyo-ekonomik uçurumu derinleştirdiğini tespit etmişti. Araştırmada, “Kuraklığın sosyal sonuçlarını dikkate alan, koordineli ve gerçekçi bir kamu politikası mevcut değil. Kuraklığa uyum, genellikle doğaçlama ve kısa vadeli önlemler biçiminde ve mevcut olanlara ek olarak yeni sosyal eşitsizlikler üretiyor” ifadeleri yer alıyor.
2023 İKLİM DEĞİŞİKLLİĞİ KONFERANSI COP28 NEDİR ? DÜNYA’YI KURTARABİLİR Mİ?
İnsan kaynaklı faaliyetler sonucunda atmosfere salınan kontrolsüz karbon emisyonları nedeniyle her geçen gün daha da ısınan bir Dünya’da yaşıyoruz. Çok geç olmadan yapabileceğimiz bazı şeyler hala var. Bu bilinçle her yıl farklı bir ülkede gerçekleştirilen “Taraflar Konferansı (Conference of the Parties)”, diğer adıyla İklim Değişikliği Konferansı’nın 28.si, 30 Kasım – 12 Aralık 20203 tarihleri arasında Dubai’de düzenlenecek.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNDEN EN ÇOK ETKİLENEN 10 ÜLKE
Etkileri son yıllarda belirgin hale gelen iklim değişikliği sorunu Dünya için büyük tehdit. İşte en çok etkilenen ülkeler…
İklim değişikliği, fosil yakıtların yakılması, ormansızlaşma ve tarım gibi insan faaliyetlerinin neden olduğu sıcaklık, yağış ve hava modellerindeki değişiklikler de dâhil olmak üzere Dünya’nın iklimindeki uzun vadeli değişiklikleri ifade ediyor.
İklim değişikliği, dünya çapında birçok ülkeyi etkileyen küresel bir sorun haline gelmiştir. Ancak bazı bölgeler diğerlerine göre daha kırılgan ve etkilenmiş durumdadır. Küresel İklim Risk Endeksi 2022’ye göre, son yıllarda iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkeler şunlar:
Myanmar
Haiti
Afganistan
Pakistan
Zimbabve
Sudan
Nikaragua
Bangladeş
Hindistan
Filipinler
Bu ülkelerde seller, kuraklıklar, sıcak hava dalgaları ve fırtınalar gibi aşırı hava olayları yaşanmaktadır. İklim değişikliğinin bu ülkeler üzerindeki etkileri arasında mahsul kıtlığı, su kıtlığı, insanların yerlerinden edilmesi ve biyoçeşitlilik kaybı yer almaktadır.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ETKİLERİ
İklim değişikliğinin etkisi sıcaklıklardaki artıştan ibaret değil. Kuraklık, seller, şiddetli kasırgalar gibi aşırı hava olaylarının sıklığı ve etkisinde artış, okyanus ve deniz suyu seviyelerinde yükselme, okyanusların asit oranlarında artış, buzulların erimesi gibi etkenler sonucunda bitkiler, hayvanlar ve ekosistemlerin yanı sıra insan toplulukları da ciddi risk altındadır.
Bilim dünyası, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini en aza indirmek için ortalama sıcaklıklardaki artışın azami 2°C ile sınırlanması gerektiğini belirtiyor. Bu hedefin tutturulması için atmosferdeki CO2 oranının 450 ppm seviyesini aşmaması gerekiyor.
Mevcut politikalar ve uygulamalar ile bu orandaki artışın devam edeceği öngörülüyor. Dünya Bankası karbondioksit emisyonlarının şu andaki artış hızıyla 2060 yılında ortalama sıcaklıklardaki artışın 4°C’yi bulacağı uyarısını yaparken, bu artışın etkilerinin özellikle yoksul kesimlerce hissedileceğini belirtiyor.
