İYİ Parti Hatay Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Nusret Cömert, depremde yıkılan Hatay’ın yeniden inşası için tarihi bir noktaya gelindiğini, kentleşemeden gettolaşma tehlikesinin ortaya çıkmaması ve Türkiye Cumhuriyeti için milli güvenlik sorunu yaşanmaması için şehrin tarihi ve kültürel dokusunun korunarak, afetlere dirençli, müreffeh, uygar ve yaşanabilir bir şekilde ayağa kaldırılmasının şart olduğunu söyledi.
İYİ Parti Hatay Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Nusret Cömert, Hatay’ın yeniden inşası için yerel, ulusal ve uluslararası kaynakları değerlendiren, birleştirici ve kaynaştırıcı bir anlayış temelinde oluşturduğu “Hatay Yeniden” vizyonunu detaylandırarak anlattığı toplantılarda, iş adamlarının, meslek odaları yöneticilerinin ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin çok olumlu kanaatlerini belirterek kendisini kutladığını ve başarılar dilediğini vurguladı. Nusret Cömert, bu görüşmelerde kent dinamiklerinin geleceğe yönelik endişelerini, kaygılarını dile getirirken kendisine “Hatay için tünelin ucunda ışık var mı?” diye çok sorulduğunu, buna üç senaryo üzerinden cevap verdiğini açıkladı.
“Hayatımın bu dönemini Hatay’a adamaya karar verdim, siyasi sorumluluk aldım”
Bu soruyu cevaplandırmadan önce İYİ Parti Hatay Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak sorumluluk alma sürecini anlattığını kaydeden Nusret Cömert, “Uluslararası iş insanıyım. Bugüne kadar siyaset üstü kaldım. Ama durum Hatay özelinde beni düşünmeye sevk etti. Çünkü Hatay yıkıldı, yerle bir oldu. Düzelme ihtimali de giderek zayıflıyor. İnsanlarımız çok zor şartlarda, imkânsızlıklar içinde ayakta kalmaya çabalıyor. Deprem göçü çok fazla. Aileler bölünmüş, insanlar bir yerlere savrulmuş. Kiminle konuşsam, ‘Ben buradayım ama hanım ve çocuklar filanca yerde. Böyle devam ederse, bu şehir düzelmezse ben de gideceğim’ diyor. Hataylılar giderse, biz gidersek kim gelecek? Atalarımızın kanıyla, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şahsi bir meselesi yapıp dedelerimizin milli tercihiyle ana vatana katılan Hatay, Allah korusun günün birinde belki de elimizden kayıp gidecek. Enerji sektöründe faaliyet gösteren dünyanın en büyük şirketlerinin birinde ve Türkiye’nin büyük bazı holdinglerinde 40 yıla yakın süredir uluslararası üst düzey görevler, yönetim kurulu üyelikleri, yönetim kurulu başkanlıkları yaptım. Jeopolitik olarak bölgeyi biliyorum. Buradaki dinamikleri, ulusal güvenlik risklerini de çok iyi bilen bir insanım. Tüm bunlardan dolayı hayatımın bu dönemini Hatay’a adamaya karar verdim. İYİ Parti Genel Başkanım Sayın Meral Akşener’in Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığına adaylık davetini kabul ederek sorumluluk aldım” dedi.
“Şu aşamada benim en büyük korkum Hatay’ın kentleşemeden gettolaşmasıdır”
Harvard Üniversitesi İleri Liderlik Kıdemli Akademi Üyesi olarak dünyayı değiştirecek çalışmalarında şehircilik alanında ve gettolaşma konusunda da incelemeler yaptığını, Bombay, Şangay ve Sao Paulo’da bazen polisin giremediği mahallelerde insanlarla görüştüğünü ve bu yerleşimlerde incelemeler yaptıklarını anlatan Nusret Cömert, “Gettolaşmış yerlerde yoksulluk, suç, şiddet, ayrımcılık, sosyal izolasyon, eğitimsizlik, sosyal-kültürel-spor ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği, çevre kirliliği, altyapı ve üstyapı eksikliği var. Gettoların kentleşmesi ve suç oranlarının düşürülmesi için yerel ve merkezi yönetim ile sosyal girişimcilerin çalışmaları var. Şu aşamada benim en büyük korkum yıkılmış Hatay’ımızın kentleşemeden gettolaşmasıdır. Şehri doğru planlamayla yeniden inşa etmeliyiz. Çünkü aynı hataları yaparak farklı bir sonuç bekleyemeyiz. Bunun için aday oldum. Bunun için ’Hatay Yeniden’ vizyonumu oluşturdum. Hatay’ı tarihi ve kültürel dokusunu koruyarak, afetlere dirençli, müreffeh, uygar ve yaşanabilir bir şekilde ayağa kaldırmak için hizmete talibim” diye konuştu.
“Hataylı hemşehrilerimin önünde ‘Allah Korusun’, ‘Hatay Yeniden’ ve ‘Adet Yerini Bulsun’ senaryoları var”
Bu tespitlerini ve düşüncelerini paylaştıktan sonra ‘Hatay için tünelin ucunda ışık var mı?’ sorusunu cevaplandırdığını kaydeden Nusret Cömert, şöyle konuştu:
“Uluslararası dev enerji şirketinde üst düzey yöneticilik yaptığım dönemde hep uzun vadeli gelecek senaryolarıyla çalıştık. Dünyadaki değişimlere göre, bütün dinamiklere göre farklı planlarla şirketi konumlandırdık. Hatay özelinde senaryolar düşünürsem üç seçenek ortaya çıkar. Birincisi, her şey şimdiki gibi devam eder. Konteynerlerde hayat devam eder. TOKİ binalar yapar, buralara geçişler başlar. Hayat devam eder ama yaşam tesis edilemez. Hataylıların göçü kalıcı hale gelir ve artar, Hatay’a dış göç hızlanır. İşsizlik, sıkıntılar, sosyal umutsuzluk, intiharlar, kadına şiddet olayları, aile işi şiddet vakaları, vesaire vesaire artarak devam eder. Bu birinci senaryo. Bunun adını koymam gerekiyorsa, ‘Allah Korusun’ senaryosu diyebilirim ki bu Türkiye için bir milli güvenlik sorunu oluşturabilir. İkincisi benim senaryom. Yani benim ’Hatay Yeniden’ vizyonumla, benim koordinatör olduğum senaryo. Çok aydınlık, çok parlak. Yani ilki cehennemse bu ’cennet’ senaryosu. Siyah ve beyaz kadar farklı görüyorum. Üçüncü senaryo ise yine bir değişim olan ama yerinde debelenip duran ‘Adet Yerini Bulsun’ senaryosu olur. Ben Hataylı hemşehrilerimin umudu seçeceğine, sandığa gittiğinde ‘Hatay Yeniden’ diyeceğine inanıyorum.”