Nereden çıktı bu demeyin, gerçekten “Öldürmeyen Allah öldürmez” başlığımda biraz mizah var. Ancak bilmeyenler için açıklama yapayım: İki arkadaş sohbet ederken birbirlerine bilmece sormaya başlamışlar. Bilmeceler sorulmuş, doğru veya yanlış yanıtlar alınmış. Son olarak “Bunu bil, sana istediğin yerde yemek ısmarlıyorum” demiş arkadaşına. “Bak, adamın biri beş metrelik bir çukura düşmüş, onun üzerine de fil düşmüş ama altta kalan adama hiçbir şey olmamış.” Arkadaşı uzun süre düşündükten sonra “Yemek istemiyorum, sen bunun yanıtını söyle” deyince, pişkin pişkin gülerek “Öldürmeyen Allah öldürmez” demiş. Gerçekten doğru, öldürmeyen Allah öldürmüyor da milyonlarca kişi de yaşadığını zannediyor.
Ülkemize şöyle bir bakın, cennetten farksız. Hani cenneti görmedik ama bize öyle anlatıyorlar: yemyeşil doğa, akan ırmaklar… Hani hurileri karıştırmayalım. Kısacası çok güzel bir ülkemiz var. Bu ülkede yaşananların bir bölümü, yani mutlu azınlıklar var; onlar cennetin ta kendisinde yaşıyor. Geri kalan kesim cennetin nerede olduğunu bile bilmiyor. Bu satırları okurken “Gülten Hanım fazla abartıyorsun” derseniz çok üzülürüm. Bizim ilçemiz 45 dakikalık yol, Edremit 350 TL, Edremit-Akçay 30 TL. Asgari ücretli bir vatandaş hadi 2000 lira ayırıp Akçay’a gitsin, bakalım. Mutlu azınlıklar yaşasın, dar gelirliler gidip görmese de olur, ucunda ölüm yok ya derler. Zira onlar “Öldürmeyen Allah öldürmez” sözüne inanmışlar. Bir kere onlar yaşadığını zannedip mücadeleye devam eden vatandaşlarımız. Onlar, derinleşen ekonomik krizin ve milyonların bankaların tuzağına düştüğünün bile farkında olmayan vatandaşlarımız.
Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi raporlarına göre bireysel borç 5 trilyonu aşarken tarihi bir seviyeye ulaşmış. Borç batağı en çok deprem bölgesini vurmuş. Bir yılda bireysel kredi bakiyesi en çok Tunceli’de artış göstermiş (%64,9 artış olmuş) ve diğer deprem illerinde de büyük artışlar görülüyor. Kısacası doğusu batısı hiç fark etmiyor, herkes borç batağında. Buna göre UYAP verileri 20 Ağustos 2025 tarihi itibariyle 24 milyon 441 bine ulaşan icra dosya sayısı, 1-20 Ağustos arasında dosya artışı 232 bin 255 olarak kaydedilmiş.
Tüm bu rakamlara karşın ne denir? “Öldürmeyen Allah öldürmez” öyle mi? Bu ekonomik şartlar altında her gün şirketler kepenk indirirken, günden güne büyüyen ve her geçen gün de büyümesine devam edecek bir holding var bu ülkede: TMSF’nin 1000 şirketi var. Kayyumun yönettiği bu şirketler kesinlikle batmaz. Son olarak kayyuma atanan Aziz İhsan Aktaş’ın 23 şirketi de katılınca, kayyum şirketleri daha da büyüdü.
Organize suç örgütü kurmak ve yönetmekten tutuklananınca itirafçı olmayı kabul eden ve etkin pişmanlıktan yararlanarak dışarıya çıkan “Topal İhsan” lakaplı Aziz İhsan Aktaş, verdiği ifadelerle birçok kişinin canını yakmıştı. Özellikle muhalefet belediyelerine yüklenen Aktaş, sonunda kendisi de ceza evine girdi ve 23 şirketi kayyuma devroldu ama korkmasın, “Öldürmeyen Allah öldürmez.”
Bakın, güzel bir örnekle anlatayım: Muhalefet belediyesinden biri kalkıp bir mal alımında bir milyonluk hata yapsın, “Tüyü bitmemiş gariban hakkını nasıl yersin?” diye üzerine çöküyorlar. Doğrusu da budur ama sadece muhalefete değil, tümüne, tüm haksızlık yapanlara. Peki öyle oluyor mu? Olmuyor, yargı kimi isterse ona işlem yapıyor.
Bakın, Denizli Büyükşehir Belediyesi Beltaş diye bir şirket kurmuş. Bu şirket kafe, restoran ve teleferik işletiyor. Bu şirketin bir de müdürü var. Sahi, şirketler neden müdür atarlar? Personele göz kulak olsun, düzgün çalışsın, işini ihmal etmesin, çalmasın diye sanırım. Bu nedenle her şirkette bir müdür oluyor. Ancak bu Beltaş şirketinin müdürü, taşınan teleferik yolcularının paralarını tam alıyor ama bilet eksik kesiliyor. Sonuç, çuvallarla paralar toplanıyor, nereye gittiğini hiçbir çalışan bilmiyor. Olay öğrenilince Denizli Savcılığına suç duyurusunda bulunuluyor ve dosya 13 aydan fazladır bekletiliyor.
Bunları bir kenara bırakalım, biz ATV izlemeye başlayalım. Neden ATV? Zira en güzel ninnileri onlar söylüyor. Uyku saatimiz geldi geçiyor. Bakın, ATV’de program yapan bir rektör, din adamı Nihat Hatipoğlu, bakın neler söylüyor: “Ölen birisinin yerine haç yapılır mı?” sorusuna “Yapılır” deyip topu taca atıyor. Başka bir soru ise şöyle soruluyor: “Annemin namaz ve oruç borçları vardı, kazaya bıraktıklarını yerine getiremedi, ben ödeyebilir miyim?” sorusuna “Olur, namaz kıldıktan sonra ‘Allahım bu namaz annemin borcu için’ dersin ve ödemiş olursun.” İnsanlar bilgileniyor, ne güzel. Borç nasıl ödenir, ölülerin yerine hacca nasıl gidilir, her şeyi anlatıyor da şu kış günlerinde küçücük çocuklarımızın zifiri karanlıkta okul yollarına düşmeleri günahtır, hepsi sabidir, yaz saati ile kış saatini ayarlayın diyemiyor.
Sayın Hatipoğlu’na ben buradan açık seçik soruyorum: Kışın karanlıkta çocuklarımızın sokaklara dökülmesi caiz midir? Sayın hocam, ölüleri değil dirileri konuşun. Açlığı, yokluğu, işsizliği, pahalılığı konuşun. Yurtları, ulaşımı, siyanürlü altın çıkaran firmaların ülkeyi cehenneme çevirdiğini konuşun. Ne olur konuşun, siz çok izleniyorsunuz. Bunları konuşun, herkes gözünü açsın. Nasılsa “Öldürmeyen Allah öldürmez.”
Kalın sağlıcakla.

YORUMLAR