Koru Ankara Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Aydan Biri, “2017’de 2,2 olan doğurganlık hızımız şimdi 1,5 seviyelerine geriledi. O günden bugüne doğum ve doğum şeklinin sezaryene doğru kaymasının nüfus artışını engelleyici bir basamak olma riskini taşıyan yönü ortaya çıktı” dedi.
TÜİK verilerine göre Türkiye’de 2023’te doğurganlık hızının 1,51’e gerilemesiyle konuya ilişkin çalışmalar yapılmaya başlandı. Bu çerçevede AK Parti Kadın Kolları tarafından geçtiğimiz günlerde ’Nüfus Dinamikleri Riskler, Uluslararası Uygulamalar, Politika Önerileri Çalıştayı’ düzenlendi. Çalıştaya katılan kadın sağlığı uzmanları; doğumu etkileyen, doğum şekilleri, ekonomik şartlar ve sosyal şartlar konuları üzerinde durdu. Çalıştayda tartışılan doğurganlık hızının düşme sebeplerinden birisi de sosyal medya içeriklerinde ve filmlerde normal doğum yapan kadın sahnelerinin korkutucu bir şekilde sunulması oldu. Çalıştayda yer alan Koru Ankara Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Aydan Biri de programda üzerinde durulun konulara ilişkin açıklamalarda bulundu.
“Doğum şeklinin sezaryene doğru kaymasının nüfus artışını engelleyici bir basamak olma riski ortaya çıktı”
Prof. Dr. Biri, konuyu tartışabilme ve fayda sağlayabilme açısından akademik ve sivil toplum kuruluşlarından, iş ve basın dünyasından, birçok katılımcının katıldığını belirtti. Gelişmiş ülkelerin temel ve genel sorununun doğurganlığın azalması ve nüfusun yaşlanması olduğunu vurgulayan Biri, “Doğum önemli bir sorun. Ciddi anlamda ele alınması gerekiyor. Birçok ülke de bu konunun üzerinde duruyor. 2017’de 2,2 olan doğurganlık hızımız şimdi 1,5 seviyelerine geriledi. O günden bugüne doğum ve doğum şeklinin sezaryene doğru kaymasının nüfus artışını engelleyici bir basamak olma riskini taşıyan yönü ortaya çıktı. Tabii konuyu birçok yönüyle ele almak gerekiyor. Bu hep bir parça üzerinde durduğumuz bir konuydu. Bugün vardığımız noktada, doğurganlık hızı benim tahminimin de altına indi” açıklamasında bulundu.
Programda, sezaryen hızının artmasının doğum sayısını azaltıcı basamak olma açısından risk taşıdığını belirten Biri, çalıştayda bu konuşmayı yapmadan önce de doğurganlık hızının Türkiye açısından önemli olduğunu, bu kapsamda zaman zaman siyasetçilerin de bu konuyu ele alarak doğum sayısıyla ilgili konuşmalar yaptığının altını çizdi.
“Sezaryen doğum oranı yüzde 60’lara çıktı”
Biri, kadın doğumunda sağlığın en temel parametrelerden biri olduğuna dikkati çekerek, “Özellikle neslin varlığı ve sağlıklı olması üzerine diğer unsurları konuşabiliriz. Doğumun neden önemli olduğunu konusunda konuşurken de dile getiriyoruz. Siz bir nesille başlıyorsunuz ve her şey bunun üzerine yapılanıyor. Dolayısıyla üreme sağlığı, kadın sağlığı, çocuk sağlığı, toplum sağlığı temelindedir. Üremenin sağlığı ayrı, yönetilmesi ayrı sorundur. Bu konuları yıllardır birbirleri içerisinde konuşuyoruz. Bu çerçevede her zaman doğum odağındaki konuşmalarımda sezaryenin önemli bir bariyer olduğunu konuşuyorum. Çünkü yüzde 60’ların üzerine çıktı bu durum. Fakat tabii o günkü toplantıda birçok farklı konunun üzerinde de duruldu. Ekonomik ve sosyal değişkenler, kadının eğitim ve iş hayatına katılımı, bebek ve evlilik planlarının sürekli ertelenmesi, sayının bu anlamda azalması, geç kalındığı için doğurganlığın geç kalmaya bağlı olarak da azalması, çocuk bakımın zorlukları gibi durumlar da buna sebep verebiliyor” ifadelerine yer verdi.
“Doğum tercihlerinizden dolayı nüfusunuzun sağlık sorunları da var gibi görünüyor”
Biri, toplantıda doğumun şekli, eğitim seviyesi ve çocuk bakım şartları, ekonomik ve çalışma hayatı şartları gibi konuların doğurganlık ve nüfus artışına etkilerine olan etkilerinin tartışıldığını belirterek, “Total sonuç olarak nüfusunuz azalıyor, yaşlanıyor ve doğum tercihlerinizden dolayı nüfusunuzun sağlık sorunları da var gibi görünüyor. Bu ülke bazında bir sorun bu sadece kadın doğum hekimlerini ilgilendiren bir durum değil” diye konuştu.
“Doğumda korku algısının sosyal medyada abartılarak gösterilmesi doğum şekillerine olumsuz etki ediyor”
Doğum şekillerinde yapılan tercihlere bakıldığında sosyal medya ve basındaki bilgilendirmelerin yanlış etkilerinin çok fazla olduğunu vurgulayan Biri, “Yaklaşık 3 yıl önce Ankara Ticaret Odası (ATO) bünyesinde sempozyumlar düzenliyoruz. Doğum algısına yönelik bir sempozyumumuzda 2 bine yakın bir anket düzenledik. Kadınlar aslında doğum süreçleriyle ilgili birçok bilgiye sahipler. Burada basının çok önemli bir rolü var. Şu anda insanlar artık bilgi kaynağı olarak kitap, sağlık personelleri gibi birçok şeyi kullanırken, sosyal medya ve yazılı görsel medya da bilginin ana kaynağına dönüştü. O sempozyum hazırlığı sırasında kadınların yüzde 95’i normal bir doğum sürecinin başlamasını ve normal bir şekilde sonlanmasını kendisi ve bebek sağlığı için iyi olacağını biliyor ama bu yüzde 95’in yüzde 90’ı çocuklarını özel hastanelerde ve sezaryenle dünyaya getiriyor. Bir şey bilmenin sonuca bir faydası olmuyor. Burada sürekli bir korku algısı üzerine doğum yönetiliyor. Kendine veya çocuğuna bir şey olacak diye korkuyor. Fakat sezaryen doğumda da bu korkularının geçmesi gibi bir durum yok. İşte bu korku algısı sosyal medya ve Türk filmlerinde abartılarak gösterildiği için olumsuz yönde abartılmış oluyor. Dolayısıyla basının da burada rolü var” şeklinde konuştu.
“Beklentileri çok yönetildiğinde doğum süreçlerinin de çok iyi yönetildiğini görüyorsunuz”
Normal doğumda da sorunların olabileceğini sözlerine ekleyen Biri, “Elbette zorlukları olabilir fakat binlerce normal doğum da son derece kolay sıradan ve bir kadının bu kadar olumsuz düşüneceği şekilde gerçekleşmiyor. Hiçbir şey kolay değil zaten insan bedeninde. Doğum da kendine özgü ve dinamik bir olay. Beklentileri çok yönetmek lazım, çok iyi anlatmak lazım. Böyle olunca doğum süreçlerinin çok iyi yönetildiğini de görüyorsunuz” değerlendirmesinde bulundu.