Kendimi bildim bileli başarıyı paylaşırken kavga edenler, başarısızlık karşısında dilsiz şeytan olup sorumluluğu başkalarının üzerine atmakta yarışanlar var, bunu hepimiz biliyoruz. İstemeyerek konuyu Bolu Kartalkaya’da yanan otele getirmek zorundayım. Yüzlerce yerli, yabancı turistin konaklayıp kayak yaptığı Bolu Kartalkaya Oteli’nde çıkan yangında 79 vatandaşımız yanarak yaşamını yitirdi. Okulların sömestre tatiline girmesi nedeniyle yananların küçücük melekler olduğunu düşünürsek, acımız bir kat daha artıyor ve derinden acı duyuyoruz.
Asıl acı ise, her yeri alevlere teslim olmuş, alevlerin yükseldiği saatlerde siyasilerin hiçbir şey olmamış gibi il kongrelerine devam ettiği ve partiye yeni katılan milletvekillerine rozet takmakla meşgul olmaları, çekilen acının daha da büyümesine neden oluyordu. Çekilen acı sadece bu mu? Değil tabii ki! 79 vatandaşımızı kaybettiğimiz otelin önünde Hükümetin 3 bakanı yan yana gelip açıklama yaptı: “Acımız çok büyük, çok üzgünüz, sorumlular yargıya hesap verecek, kaybettiğimiz bu canların hesabını soracağız!” deyip, Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ı kastederek bu soruşturmanın veya yapılacak soruşturmanın ayakları yere basmayacağının sinyalleri verildi.
Bolu itfaiyesini suçladılar. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Turizm Bakanı, otelin yangına karşı tedbirleri alıp almadığını incelemeden, uzaktan yakından konuyla ilgisi olmayan Bolu Belediyesi’ni suçlaması, yapılacak araştırma ve incelemelerde otel sahibini ve Turizm Bakanlığı’nı sorumluluktan uzak tutmak olduğu belliydi. Oysa Bolu Belediyesi, otelin yapımında inşaat ruhsatı ve işletme ruhsatı veren kurum değil, yani belediye mücavir alanında olmadığı için hiçbir şeyden sorumlu değil. Hal böyleyken Sayın Bakan’ın okları Bolu Belediyesi’ne çevirmesi, ileride neler olacak sinyalini veriyordu.
Oysa otelin Turizm işletme belgesi var, dolayısıyla burayı sadece bakanlık denetleyebilir. Otelin yangına karşı alması gereken tedbirlerin hiçbirini yerine getirmemiş, bu konudaki eksikliklerin bazıları şöyle:
- Işık yönlendirme levhaları yok
- Binanın acil aydınlatması yok
- Tahliye çıkışları yok
- Elektrik tesisatı uygun değil
- Söndürme gereçleri yok
- Algılama sistemleri ve yangın alarmı, ısı-duman dedektörleri yok
- Paratoner yok
- Duman tahliye yok
Bunları söyleyenlere “Hayır, yalan söylüyorsunuz!” diyen hiç yok, ama Bolu Belediye Başkanı suçlu! Oteli denetlemeyenler belli, milyonlar kazanıp devlete 8 milyon vergi verenler belli, ama Bolu itfaiye biriminden sorumlu Başkan yardımcısı gözaltında. İtfaiyeci olarak camdan alevler içerisine girip buradan can kurtaranlar gözaltında. Şimdi sorabilirsiniz: “İtfaiyeci camdan alevler içine nasıl giriyor?” Belediye Başkanı Tanju Özcan, personeline yanmayan itfaiye elbiseleri almış ve teslim etmiş.
Bu kadar sorumlu görev yapan kişiler suçlanırken bir istifa yok! Bırakın istifayı, bilirkişi olarak atanan iki kişinin hazırladığı raporları beğenmeyip “Şunları, şunları değiştirin!” deyip bilirkişi raporlarına müdahale eden bürokratlar var. Raporlarda değişiklik yapmayacaklarını söyleyince başka bilirkişilere rapor hazırlattılar. Yazımın başında değindim, yanarak 79 canımızın acısını çekerken birilerini kayırıp birilerini suçlamanın, acımızın çoğaldığı apaçık ortada. O beylere soruyorum: “Siz ne iş yaparsınız?”
Burada amacım birilerini suçlamak değil. Bu olaylar dün de böyleydi, bugün de böyle. Umarım yarın böyle olmaz. Ülkemizin böyle ölümlerle anılmasından bıktık, usandık. Torunlarımız insan gibi yaşam sürsün istiyoruz. Ve bazı unuttuklarımıza bir göz atalım:
- 1983: Zonguldak Armutçuk kömür madeni grizu patlaması, 103 madenci öldü.
- Zonguldak Kozlu grizu patlaması, 10 işçi öldü.
- 1987: Yine Zonguldak Kozlu kömür madeni, göçük altında 8 işçi öldü.
- 1990: Amasya Yeni Çeltek kömür madeni grizu patlaması sonucu 2 işçi yanarak ölürken, 66 işçi göçük altına kalıp öldü.
- 1992: Kozlu’da kömür madeninde peş peşe oluşan patlamada 263 madenci öldü.
- 1995: Yozgat Sorgun’da özel bir maden ocağında grizu patlaması sonucu 38 madenci öldü.
Bu arada affınıza sığınarak küçük kazaları yazmıyorum:
- 2005: Kütahya Gediz kömür madeni, 18 ölü
- 2006: Dursunbey grizu patlaması, 17 ölü
- 2009: Bursa Kemalpaşa grizu patlaması, 19 ölü
- 2010: Zonguldak Karadon grizu patlaması, 30 ölü
- 2011: Afşin Elbistan kömür madeni heyelan, 11 madenci öldü
- 2013: Zonguldak Kozlu, 8 ölü
- 2014: Karaman Ermenek maden ocağı su basması, 18 işçi boğularak öldü
Kısacası, bu güne kadar değişik tarih ve illerde 403 madenci daha ölmüş. Bu ölümlere tren kazaları, büyük yangınları, depremleri yazmadım. Yöneticilerin kötü yönetimi sonucunda meydana gelen ölümler bu ülkede bu kadar ucuzken, daha çok ölümler olacak. Tek dileğimiz Allah beterinden korusun! Ve unutulmamalıdır ki, hiçbir şey yapanın yanına kâr kalmaz. Musa Eroğlu söylediği türküde şöyle diyor: “Azrail gelir, dinler ne ağa ne efendi, sayılı günler tükendi, yolun sonu görünüyor.” Bu yol bir gün biter, hesap gününde hesabı verirsiniz!
Kalın sağlıcakla…
YORUMLAR